2 ARALIK 2001-16 RAMAZAN
1422
Rabbimiz, bizi hidayete
erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen.
(Al-i İmran Suresi, 8)
"Kul, hayır ve
şerriyle, tatlı ve acısıyla kadere inanmadıkça imanın
halavetini
(zevkini) bulamaz."
Hz. Muhammed (SAV)
Bu sayfa Harun Yahya'nın
eserlerinden faydalanılarak hazırlanmıştır. www.harunyahya.org
ALLAH'IN
SIFATLARI
(Çağıran)
"Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi
çağırdığı zaman, Allah'a ve Resulü'ne icabet edin. Ve bilin ki muhakkak Allah,
kişi ile kalbi arasına girer ve siz gerçekten O'na götürülüp
toplanacaksınız." (Enfal Suresi, 24)
İnsan her zaman en iyi düşünenin, hayatı ile ilgili en isabetli kararları
alanın kendisi olduğunu zanneder. Oysa bu, birçok insanın içine düştüğü kesin
bir yanılgıdır.
İnsanı Allah yaratmıştır ve ona şahdamarından daha yakındır. Onun içine,
dışına, düşüncelerine, bilinçaltına geçmişine ve gelecekte yaşayacağı her olaya
da hakim olan Allah'tır. Allah asla unutmaz ve yanılmaz. Hiç şüphesiz insan
için 'en hayırlı' olanı bilen onu yaratan ve yaşam sürdüğü her anın bilgisine
sahip olan da Rabbimizdir.
Bu yüzden insanın yapması gereken Allah'ın kendisine hükümlerini bildirerek
davet ettiği hak yola yani 'kendisine hayat verecek şeylere' uymaktır. Allah bu
doğruluk yolunu peygamberine vahyettiği Kuran vasıtasıyla insanlara
bildirmiştir. Herkesin yaşamı boyunca neler yapması gerektiği, nasıl bir hayat
sürdürmesi gerektiği, nasıl davranırsa kurtuluşa ereceği Allah'ın Kuran'daki
ayetleriyle birer birer açıklamıştır.
Resullerimizin
isteği: Allah'a iman ve itaat
Allah'ın
gönderdiği Resuller yaşadıkları toplumları yalnızca Allah'a itaat etmeleri ve
Allah'tan korkup sakınmaları konusunda uyarmışlardır.
Tüm Resuller gönderildikleri
kavimlerden Allah'a şirk koşmadan iman etmelerini yalnızca O'ndan
korkup-sakınmalarını ve Rabbimize itaat etmelerini istemişlerdir.
Allah'ın Kuran'da pek çok Resulün haberini bize bildirdiği Şuara Suresi'nde
bu değişmeyen mesajı rahatlıkla görebiliriz:
"Nuh kavmi de gönderilen (Peygamber)leri yalanladı. Hani onlara
kardeşleri Nuh: 'Sakınmaz mısınız?' demişti. 'Gerçek şu ki, ben size
gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat
edin. Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca
alemlerin Rabbine aittir." (Şuara Suresi,
105-109)
"... Ad (kavmi) de gönderilen (elçi)leri yalanladı. Hani onlara
kardeşleri Hud: 'Sakınmaz mısınız?' demişti. 'Gerçek şu ki, ben size
gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık
Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin. Buna karşılık ben sizden
bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir." (Şuara Suresi, 123-127)
"... Semud (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı. Hani onlara
kardeşleri Salih: 'Sakınmaz mısınız?' demişti. 'Gerçek şu ki, ben size
gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık
Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin. Buna karşılık ben sizden
bir ücret istemiyorum;" (Şuara Suresi, 141-145)
Lut (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı. Hani onlara kardeşleri
Lut: "Sakınmaz mısınız?" demişti. "Gerçek şu ki, ben size
gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat
edin. Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca
alemlerin Rabbine aittir." (Şuara Suresi, 160-164)
"... Eyke halkı da, gönderilen (Peygamber)leri yalanladı. Hani onlara
Şuayb: 'Sakınmaz mısınız?' demişti. 'Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş
güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan
korkup-sakının ve bana itaat edin. Buna karşılık ben sizden bir ücret
istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir'." (Şuara, 176-180)
Allah, Hz. Muhammed'e kavminden kendisine itaat etmelerini istemesini
emreder:
De ki: 'Allah'a itaat edin, Resule itaat edin. Eğer yine yüz çevirirseniz,
artık onun (Peygamberin) sorumluluğu kendisine yüklenen, sizin sorumluluğunuz
da size yüklenendir. Eğer ona itaat ederseniz, hidayet bulmuş olursunuz. Elçiye
düşen, apaçık bir tebliğden başkası değildir'. (Nur
Suresi, 54)
Resul, gönderildiği kavmi Allah'a iman etmeye ve O'na kul olmaya davet
eder. Onları ahiret ile uyarır, dünyanın geçici olduğunu, yaptıklarının
karşılığını ahirette göreceklerini bildirir. Ve tüm bunların yanında bir de
gönderilmiş bulunduğu kavmin kendisine itaat etmesini ister. Çünkü Allah
Kuran'da Nur Suresi'nin 54. ayetinde, "... eğer ona (Resule) itaat
ederseniz, hidayet bulmuş olursunuz..." şeklinde buyurmaktadır. (Harun Yahya,
Resulerin Mücadelesi)
Su
kuşları havayı vücutlarının içerisinde taşırlar. Bu, suyun üstünde kalmalarını
sağlayan sebeplerden biridir. Su kuşlarından olan ördeklerin vücutlarında küçük
balonlara benzeyen hava kesecikleri vardır. Bu kesecikler havayla dolduklarında
ördeğin suyun üzerinde kalabilmesine yardımcı olurlar. Ördek dalmak istediğinde
hava keseciklerindeki havayı dışarıya pompalar. Vücudunun içinde daha az hava
kaldığı için kolaylıkla suyun içine batar. Ayrıca su kuşlarının çoğu çok iyi
birer yüzücüdürler. İyi yüzmelerinin bir nedeni de ayak parmaklarının
arasındaki perdelerdir. Bir ayaklarını geriye ittiklerinde bu perdeler onlara
daha fazla itme kuvveti verebilmek için genişler. Su kuşlarında iyi yüzmek için
gerekli olan bütün özelliklerin birarada toplanmış olması elbette ki bir
tesadüf sonucunda gerçekleşmemiştir. Su kuşlarına bu özelliklerin tümünü onları
yaratan Allah vermiştir.
"Güç ve basiret sahibi olan kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u
da hatırla. Gerçekten Biz onları, katıksızca (ahiretteki asıl) yurdu
düşünüp-anan ihlas sahipleri kıldık. Ve gerçekten onlar, Bizim katımızda
seçkinlerden ve hayırlı olanlardandır." (Sad Suresi, 45-47)
Hz. Yakup, Hz.
İbrahim'in soyundandır. Allah, Hz. İbrahim'i ve oğullarını kavimlerini hayra
çağıran ve hidayete yönelten birer önder kılmıştır. Ve bunu Kuran'da şöyle
bildirmiştir:
"Ve
onları, kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı
kapsayan-fiilleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar bize ibadet edenlerdi." (Enbiya
Suresi, 73)
Hz. Yakup, oğullarına
hak dine uymalarını
ve salihlerden
olmalarını vasiyet
etmiştir
Kuran'da Hz. Yakup'un yaptığı tebliği anlatan ayetler Bakara Suresi'nde
geçer. Allah Hz. Yakup'un oğullarına vasiyetini şöyle bildirir:
"Bunu İbrahim, oğullarına vasiyet etti, Yakup da: "Oğullarım,
şüphesiz Allah sizlere bu dini seçti, siz de ancak Müslüman olarak can
verin." (Bakara Suresi, 132)
Müslüman olarak can vermek,
Allah'tan korkan insanların en önemli dualarından biridir. Çünkü bir
insan hayatı boyunca salih amellerde bulunduğu halde sonradan niyetini bozup
imanından dönerse yaptığı tüm amelleri boşa gidecek, cehennem azabını hak
edecek bir konuma gelecektir. Hz. Yakup oğullarına "Müslüman olarak can
verin" derken onları bu konuda uyarmakta ve samimi niyetlerini ve
kararlılıklarını asla bozmadan imanlarını korumalarını öğütlemektedir.
Babalarının vasiyetine uyan oğulları Allah'a ibadet edeceklerini ve O'na
teslim olduklarını şöyle dile getirmişlerdir.
"Yoksa siz, Yakub'un ölüm anında, orada şahitler miydiniz? O,
oğullarına: "Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediğinde, onlar:
"Senin ilahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilahı olan tek bir
ilaha ibadet edeceğiz; bizler O'na teslim olduk" demişlerdi." (Bakara Suresi, 133)
Hz.Yakup, oğullarına tevekkülü şöyle öğütlemiştir:
"Ve dedi ki: "Ey çocuklarım, tek bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı
kapılardan girin. Ben size Allah'tan hiçbir şeyi sağlayamam (gideremem). Hüküm
yalnızca Allah'ındır. Ben O'na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca
O'na tevekkül etmelidirler." Babalarının kendilerine emrettiği yerden
(Mısır'a) girdiklerinde, (bu,) -Yakub'un nefsindeki dileği açığa çıkarması
dışında- onlara Allah'tan gelecek olan hiçbir şeyi (gidermeyi) sağlamadı. Gerçekten
o, kendisine öğrettiğimiz için bir ilim sahibiydi. Ancak insanların çoğu
bilmezler." (Yusuf Suresi, 67-68)
Hz. Yakup oğullarına şehre girerken tedbirli olmalarını öğütlerken çok
önemli bir gerçeği de hatırlatarak, tedbire değil Allah'a güvenmek gerektiğini
vurgulamıştır. Çünkü Allah istemedikçe insan kendine zarar veya fayda sağlama
gücüne sahip değildir. Başına gelecek hiçbir şeyi önleyemez, hiçbir hayra da
kavuşamaz. Mümin, Allah rızasını aradığı için yapılması gereken herşeyi yapar,
alınması gereken tüm tedbirleri alır. Ama sonucun Allah'ın elinde olduğunu
kesin olarak bilir, yanlızca O'na güvenip dayanır.
İSLAM'IN İNANÇ
ESASLARI
MÜMİNLER YALNIZCA
ALLAH'TAN KORKARLAR
Sevgi
gibi yalnızca Allah'a karşı duyulması gereken bir his olan korku, Rabbimizin
yarattıklarına karşı duyulduğunda şirk olur. Allah'tan başkasından korkmak,
korktuğu şeyi adeta Allah gibi güç ve kudret sahibi olarak görmek, o varlığın
Allah'ın yarattığı kader dışında karar verip hareket edebileceğini düşünmek,
onu ilahlaştırmak anlamına gelir. Allah, Kendisinden başkasına karşı korku
beslemenin, ikinci bir ilah edinmek olduğunu Kuran'da şöyle bildirmiştir:
Allah dedi ki:
"İki ilah edinmeyin: O, ancak tek bir ilahtır. Öyleyse Ben'den, yalnızca
Ben'den korkun." Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur, itaat-kulluk da (din
de) sürekli olarak O'nundur. Böyleyken Allah'tan başkasından mı
korkup-sakınıyorsunuz? (Nahl Suresi, 51-52)
Allah
müminlere Kendisinden başka hiçbir şeyden korkmamalarını emretmiştir.
Kafirlerin müminleri korkutmak için hazırladıkları tuzaklar karşısında,
korkmak, mağlup olma kuşkusuna düşmek bir yana, müminlerin imanlarının artması
ve Allah'a tevekkül etmeleri gerekir.
Etrafımızdaki
herşeyi yaratan, gönüllere, kalplere malik olan, insanların nefsinin neler
fısıldadığını bilen, insanlara şah damarlarından daha yakın olan Allah'ın izni
olmaksızın hiç kimseye kötülük isabet etmez. Dolayısıyla müminlerin yalnızca
Allah'a tevekkül edip, Allah'tan başkasından korkmamaları gerekir.