Düzceli Mehmet

12 Kasm 1999 cuma günü saat 19.00' da meydana gelen düzce depreminin sidetini ögrenince adeta içime ates düsmüstü.

Binlerce insanin "imdat" sesleri ve dehsetli hengamesini hayal etmek bile insani ürpertiyordu.Daha da önemlisi , Düzce'de cok sevdigim ve cok saygi duydugum arkadaslarim ve dostlarim vardi. Bütün bunlasin yaninda , Düzce'de benim icin cok özel bir genc vardi, cok sevdigim talebem , Düzceli Mehmet ... Onunla o kadar yakinlik icindeydik ki, o ailemden bir fert gibiydi. Düzceli Mehmet , deprem günü cuma namazndan sonra beni aramisti . Uzun uzun sohbet etmistik. Derhal telefona sarldm ama ulasmak mümkün olmuyordu. Düzceli Mehmet'in cok ibretli , cok hazin ve cok anlamli bir hayat hikayesi , bizlere defalarca göz yasi döktürmüstü. Düzceli Mehmet , siradisi bir gencti.Cok acik sözlü , cok atilgan ve cok pervasizdi. Cok zekiydi ama , calismiyordu.Daginik , ölcüsüz ve amacsiz bir hayatin icinde kaybolmus üniversiteliydi. Kendisiyle sinifta tanistigim ani hic unutamiyorum. Son derece rahat ve kendinden emin bir edayla ,"hocam ben Düzceli Mehmet " demisti. "hocam be okumaya gelmedim. Neyapayim annem, babam cok israr ettiler , bende onlar üzülmesin diye ciktim geldim.Beni böyle kabul edin.Bu isi bastan konusalim . Beni cok sikis- tirirsaniz birakip giderim." Tavirlarinda , dünyaya ve hayata bosvermislik ve hicbir seyin umrunda olmayisi okunuyordu. Bu davranislarinda son derece ilgisiz gibi görülen bu gencte , aslinda bir mertlik bir cesaret sezmistim. Kendisini tesvik edip moral vermek icin " Hayir ,Mehmet ," dedim."Sen her ne kadar her seye bosvermis bir eda icindeysen de , bu söylediklerinin espiri oldugunu kabul etmek istiyorum." " Senin gibi son derece acik . mert ve cesaretli bir insanin , hayata ve dünyaya böylesine bosvermesi mümkün degil.Sen yetenekli ve zeki bir insansin ve cok önemli yeerlere layiksin. Bütün kalbimle basarili olacagina inaniyorum." Düzceli Mehmet bu sözlerim karsinda mahcup olmustu."Hocam cok tesekkür ederim." demisti."Beni ilk defa ciddiye alan ve bu kaba davranislarima tepki göstermeyen ve beni disalamayan bir insanla karsilasiyorum.Umarim sizinle anlasabiliriz." Iste Düzeceli Mehmet böyle bir gencti. Dersler Basladi. Düzceli Mehmet'in de derslerde cok anlamsiz hayati gibi darmadagin sorulari da geliyordu.ben de mümkün oldugu ölcüde, kirmadan, kizmadan ve kendisine deger vererek, sorularini cevaplamaya calisiyordum.Hatta bazi ogrenciler , bu duruma zaman zaman itiraz ediyorlardi. " Neden bu adama bu kadar deger veriyorsuznuz, hocam ?" diyorlardi."Onunla muhattap olmak bile yanlistir." Hayir...Ben o kanatte degildim. Her prolemli ogrencinin problemlerini cozecek bir yol vardir.O yol bilinmedigi takdirde, bu problem cozulemez denilmemeli.Belki o problemi cozecek bir yolun bulunmasi icin daha fazla gayret gosterilmelidir. Bu noktaya dikkat ceken Bediüzzaman Hazretleri, insani yüz kapili saraya benzetir. O kapilardan hepsi kapali olsada yanliz birisi acik olsa , " O saraya girilmez"denilmeyecegini ifade eder.Insanda butun olumsuz davranislar ve ele alinmaz tavirlar da olsa da, mutlaka ona yaklasacak , bazi dogrulari gözterecek bir yonunun ,bir tarafinin ,bir damarinin bulunabilecegini anlatir. Bu tespit , egitim acisindan son derece önemlidir. kotu , yanlis, eksik ve yaramaz diye vasiflandirilan insanlar butun butun disalanip, bir kenera itilmemeli.Onlarla sonuna kadar diyalog kurulmali.Gorulcek ki , bir tarafindan , onun kalbine ve aklina giden bir yol bulmak ve bazi hakikatlari anlatmak mumkun olacatir. Düzceli Mehmet'le iyi bir diyalog kurmustuk.Karsilastigimiz zaman ceketinin dugmesi ilikler, saygiyla egilir ve hal hatir sorardi. Hatta cok zamanda espiri yaprak : " Hocam bu saygi size ozel....Baska kimseye yapmiyorum.Size torpil geciyorum," derdi. Ben de "Sen baskasin Mehmet , sen benim icin samimi bir dostsun, sana büyük güven duyuyorum.Inaniyorum ki ilerde , gosterecegin basariyle herkesi mahcup edeceksin," deyip iltifat ederdim. Bu da Düzceli Mehmet'in hosuna giderdi. Bir gun odama geldi , " Hocam sizinle konusmak istiorum,"dedi. Zaten bende boyle bir seyi hem istiyordum , hemde bekliyordum. Buyur ettim. Kendisi has acik sozlulugule: " Hocam , sahiden beni siz ciddiye aliyormusunuz? Yoksa rol mü yapiyorsunuz?" Guldum."Sen ciddiye alinacak bir gensin.Ben senin geleceginde cok ciddi seyler goruyorum " dedim. Bir an mahcuplasarak,"Sagolun hocam "dedi."Biliyormusunuz ,bana verdiginiz deger, beni biraz umutlandiriyor.Bazen düsünüyorum, bir gün daha kotu olup busbutun dislanirmiyim? Yoksa davranislarim normallesip,insanlarin beni kabul edicegi bir sekle girebilirmiyim?" Gözlerime bakarak , bunlardan birisi tasdik etmemi bekledi."Tabii ki , ikincisi " dedim. "Inaniyorun ki seni bir gün bu insanlarin arasina almakla kalmayacaklar , hatta olumlu davranislarindan dolayi takdir edecekler." "Hocam yine rüya görüyoruz galiba,"diye gulumsedi.inanmak istemedi.Konuya biraz ciddiyet ve derinlik katzandirmak icin sorular sordum : "Mehmet sence insan nedir ;hayatnn gayesi nedir ; ne icin yasiyor ?" dedim. Hic düsünmeden atildi."hocam"dedi."Benim hayat felsefem sudur : insan bir cesit hayvandir. Zevk ve lezzet icin yasiyorum.Beni ne mutlu ediyorsa öyle davraniyorum.Benim icin hayatin bir anlami , bir kurali yoktur.Yasayabildigim kadar ve yasayabildigim sekilde, bir hayat sürüp, cekip gidecegim.Ölunce de ne olursa olsun benim icin hayat bitmistir." "Yanihayvan gibi basibos ve serbest yasamak , istedigin her seyi yapmak , öluncede bir tarafa atilmak..." " Evet hocam aynen öyle..." Bu degerlendirme icime ok gibi saplanmisti. Egitim sisteminin canli mahsullerinden biriydi.Insanin maymundan geldigine , hayatin zevk ve lezzet icin olduguna, öluncede bir hesabin olmadigina inanan bir mantik... " Sana bir soru daha sorabilirmiyim"dedim."Buyrun hocam,"dedi."Allah korusun senin akli muhakemen yerinde olmasa da bir hekime gitsen sihate kavustursa , o hekime karsi nasil bir borc altina girerdigini düsünürsün?" " Hocam ne demek ? Deli bir insani akillandiran bir doktor bir önur feda edilir.Cunku hekim bir hayat sunmus." " Peki gözlerin olmasa ve dunyayai hic görmesen .Birisi gelip sana goz taksa ve gormeye baslasan , gozunu acan kisiye nasil bir minnet altina girecegini var sayarsin?" " Yani ,ona da bir omur verilir.cunku fiyati cok fazla olmalidir." " Konuyu uzatrsak , dil , agiz , dudak, burun , kulak ve özet olarak bütun organlaricin ayni seyi dusunursek , insanin borcu ne kadar olur ?" " Ooo Hocam bu hesaplanmaz.Buna ömur yetmez .Insan köle olsa yine oduyemez bu borcu" " Peki Mehmetcigim,"dedim."Hic bugüne kadar , su sahip oldugun biyoljik ve piskolojik dunyanin ve onun mükemmel ve harika nimetlerini , bunlarin nicin ev kim tarafindan verildigini dusundun mu ? Veya söyle söyluyeyim: iki goz bir akil bir dil veya herhangi bir uzuv icin , karsiliginda köle gibi calismak göze alinir ve bu aklin geregi ise , su mukemmel pisikolojik alemi bize sunan , kainati icinde ki milyarlarca nimetlerle doldurup , bize veren kudret sahibine ne gibi borcumuz oldugunu hic dusunmezmiyiz ? Bu zati merak edip , bilmek ve tanimak istemezmiyiz? Mehmet sustu ve bir muddet daldi. Bende devam ettim: " Hayatimiza bilerce nimetleri sunan zat ,bunlari hic bedava verir mi? Bunlarin bir hesabi olmaz mi ?" Mehmet uzgun ve bitkin bir sekilde : " Hocam ,"dedi."Lutfen bu konulara girmeyin .Bu konulari düsünmek istemiyorum.Bunklar ince seyler .Icinden cikamiyorum ve rahaztsiz oluyorum.Birakin nasil yasiyorsam oyle devam ediyim." Bu savunma bir care degil," dedim "Bizi bu dünyaya gonderen , bizlere bedava nimetler sunan zat bir gaye icin gondermis olmali ve alip goturdugu zaman da bir hesaba cekilmelidir.Cunku her alis verisin bir karsiligi ve bir hesabi vardir." " Bak bu konuyla ilgili degerli bir alim sunlari ifade ediyor:" " Insan bu dunyaya keyif surmek ve lezzet almak icin gelmedigine mutemadiyen(devamli) gelenlerin gitmesi ve genclerin ihtiyarlasmasi ve mutemadiyen zeval(yok olma) ve firak (ayrilik) ta yuvarlanmasi sahittir.Demek insan dunyaya yanliz guzel yasamak icin rahatlamak ve safa ile ömür geçirmek icin gelmemistir."(B.Said Nursi) Düzceli mehmet birden ayaa frlad "Hocam," dedi." Bunlar cok ciddi seyler.Ben henüz bunlari kaldrmya hazir degilim. Benim bir dunyam var, yuvarlanip gidiyorum.Bu gibi seyleri dinlersem , ya degismem lazm , ya intihar etmem lazim.Rica ediyorum , bana simdilik dokunmayiniz nolursunuz." Ic aleminde bazi firtinalarin esitligi ve bazi hesaplasmalarin oldugu nelliydi. Ben de aaga kalktim."Peki," dedim."Senin dedigin gibi olsun . Bu konuyu kapatlim Ancak senden bir ricam var , u kitabi okumani istiyorum.Sonra da birlikte bir degerlendirme yapariz." Duzceli Mehmet'e " Kendini arayan Adam" kitabini verdim.Tesekkur ederek ayrildi. Bu ayrilis iste o muthis hikayenin baslangiciydi. Verdigim kitabi okuyor ve her kitaptan sonra da , kafasina takilan sorular merak ettigi konusuyorduk. Hzla degisiyordu. Davranislari , tavirlari i gorusleri ve yorumlar... Cok zekiydi. Iyi anliyor , olaylari ve puf noktalari cok rahat yakaliyip , onemli noktalari ckarip aliyordu. Cevresinde basibos arkadas gurubunu terketmisti. Artik kendi aleminde, yeni bir olusum vermeye ugrasiyordu. Düzceli Mehmet'in mucadelesi tam sekiz ay surmustu. nceleyen, arastiran, soran ve hazmederek ilerleyen bir yapisi vardi.Bu süre icinde yuzlerce defa birlikte olduk , sohbet ettik, defalarca da sabahladik. Artik ondan bir mujde bekliyordum.Ama bu mujde bir turlu gelmiyordu.Fakultenin ilk yili bitti Duzceye donmesi gerekiyordu. Gece beni telefonla aradi."Hocam, yarin abna bir zaman ayirin sizinle konusmam lazim" dedi. Kendisiyle yine odamda bulustuk.Karsima oturdu.Söyle bastan assayiya suzdum.Ne kadar degismisti. o yerinde durmayan , pervasiz acik sözlü darmadagin Mehmet gitmis, yerine ; olgun , oturakli agir basli ve tam bir beyfendi gelmisti. Icimden ,"Ya Rabbi"diyordum,"Bu gence hidayet nasip et.Cok Kabiliyetli ve cok zeki bu genc zayi olmasin Eger bazi hakikatlari anlayamassa , topluma cok zararli bir hale gelecektir." Bir ara goz goze geldik.Yuzunde durgun, bugulu ve nemli ifadeler vardi.Goz pariltilarindan bazi bulutlarin oynastigi belliydi." Hocam", dedi titrek ve aglamakli bir ses tonuyla."Bu gun Namaza basladim, Saatlerce agladim.Beni bir kuvvet kendine cekti,icimdeki elemi, kederi ve sikintiyi sanki aglaya aglaya doktum." Hem konusuyor,hem de o bulutlu gözlerden yaslar bosaniyordu.Benim de icim yerinden oynadi Aglamamak icin kendimi zor tutuyordum.Söyle devam etti : "Hocam bu namaz, ne tatli , ne kadar ulu, ne kadar haz veren bir ibadettir.Allah ile karsi karsiya olmak, ona istekleri bizzat takdim etmek, halini arz etmek , yalvarmak af dilemek insani ne kadar rahatlatiyor ve huzura kavusturuyor.Artik Allah'a soz verdim.Bundan sonra Ona layik kul olmaya calisacagim.Ama Benim o kadar gunahlarim var ki, acaba Allah bunlari affeder mi ?" Son cümleyi zor tamamlamisti.Nasil agliyordu, hickira hickira... Dayanmak mumkunmuydu? Ele avuca sgmaz , kontrolsuz ve darmadagn bir deli kanlinin, masum bir cocuk gibi oturup aglayisi , icimi yakmisti.Gozyaslarimi gostermemek icin kendimi sktkca skyordum. Sen ne buyuksun Allahm? Sen hidayet nasip edince , kimler onunde diz cokmuyor ki? Kimler secdeye kapanmiyor ki ? Bunlarin sayisini arttir... Kim derdi ki Duzceli Mehmet, o dillere destan haseretligini brakip , namaza basliyacak ve Allah'a tam kul olmak icin soz verecekti. Karsimda hickiriklara bogulan Mehmet'i teselli etmeye calistim.Cenab- Hakkn ne kadar magfiret sahibi oldugunu, kularini affetmeyi ne kadar sevdigini ifade ettim.Kendisini kucakladim,optum ve tebrik ettim. Duzceli Mehmet'in ilk halini bilenler, degistigine bir turlu inanamiyorlard. "O yine rol yapiyor," deyip geciyorlardi. Evet o bir rol yapiyordu.Ama bu sefer gercek bir kulluk roluydu.Bu rolu oylesine benimsemistik ki, sanki butun zerrelerine sindirmisti.Bu rol Duzceli Mehmet'e cok yakisiyordu. Mehmet Duzce'ye, ailesine kavusunca, anne ve babasi bayram etmislerdi.Babasi,ailenin duydugu sevinci, bana uzun bir mektup yazarak anlatmisti.Sevinc, huzur ve gozyasi dolu bu mektupta babasi,"Mehmet'i yola getirmek icin neler yapmadik ki,"diyordu."Bu cocukla ne maceralar yasadik.Onun yuzunden ne kendisinin ,ne de bizim beladan kurtulmamisti.Mehmet'in namaza basladigini ve guzel bir donus yaptigini gorunce inanamadik.Bizlere saka yapiyor zannettik.Saka degil de , dogru oldugunu anlayinca , annesiyle birlikte ne kadar sevindik anlatamam. Dunyalar bizim oldu.Inanin gunlerce sevinc gozyaslari doktuk.Buyuk Allah bizlere bugunleri de gosterdi.Simdi evime huzur geldi,mutluluk geldi.Namazlari butun hane halki cemaatle kiliyoruz.Kendisi gece teheccut namazina kalkiyor, bol bol kuran tefsiri okuyor.Her aksam kardeslerini toplayip , Risale-i nurdan sohbet yapiyor.Buyuk Allah bu sevincimizi daim etsin." Mehmet, o yaz Duzce 'den Ankara'ya gelirken,Ankara yakinlarinda bir kaza gecirmisti.otobusteki yolculardan on kisi ölmus, kendisi de agir yarali olarak , Ankara Nummune hastenesine kaldirilmisti. Gercekten cok ibret verici ve cok muthis bir hadise... mehmet hastanede bir kac gun yatiyor ve suuru aciliyor.Ama gozlerini acamiyor ve konusamiyor.Ama surekli olarak Allah'a dualar ediyor.Iste o esnada bir doktor geliyor,"onemli bir misafirin var biraz toparlan,"diyor. Mehmet Biraz toparlaniyor. Bir muddet sonra odaya sarikli , cubbeli,nurani simali ve cok ciddi bir zat giriyor. " Gecmis olsun kardesim,"diyor."Bu kaza senin bir cok gunahlarina kefaret oldu diyor.Allah bir seyi murad ederse onda mutlaka bir hayir vardir.Sen olumden dondun.Sana bir miktar daha omur verildi.Bu sureyi cok iyi degerlendir ve gunahlarini affettirecek ameller isle...Isle ki, huzur-u ilahiyeye temiz ckasin." Bu cok ciddi zatin soyledigi bu cok ciddi sozleri dinleyen Mehmet, panik icinde gözlerini aciyor ve konusmaya basliyor."Bana cabuk su goturun,"diyor."Omrum az, gunahlarim cok , yapacaklarim daha cok..." Bu hadiseyi Mehmet hastaneden cikinca dinlemistim.Mehmet bu olayin tesirinde, hem kendisi aglayarak anlatti hemde bizleri aglatti. Cok ibretli bir hadise.... Evet omur az, gunahlar cok, yapilacak isler daha cok...Duzceli Mehmet'in hikayesi burda bitmiyor tabi...Bu hikayenin oyle bir bolumu var ki,dinlemek,dayanmak ne mumkun... Bu kaza hadisesi Mehmet'i apayri bir insan haline getirmisti.Dunyadan oylesine koptu ki nerdeyse bir melek hayati yasar gibi,gece gunduz Allah'a ibadet ediyor,tovbe ve istigfarla zamanini geciriyordu. Simasi,bakislari hareketi,konusamasi ve her hali insanaa ders veriyordu.Adeta,her seyiyle,yakinda gelecegine inandigi olume hazirlaniyordu. Bir gun bana ,"Hocam,"dedi."Size bir hususu anlatmak istiyorum.""Buyrun,"dedim."Ben,onceleri,olumden Allah'n huzuruna cikip hesap vermekten korkuyordum.Simdi,olumu sevmeye basladim.Olum beni Allah'a ,Peygambere(a.s.m)ve nice muhterem insalara kavusturacak.Bunun icin olumu seviyorum ve asla kormuyorum." Iste,hakiki iman,mukemmel iman,gorerek ,duyarak,hissederek ve anlayarak iman bu olmasi gerektir. Onceleri talebemiz olan Mehmet'i dinlemekten,onunla sohbet etmekten,halinden ve tavirlarindan buyuk lezzet aliyordum. Artik o bizlere,bir ogretmen olmustu.O bizidegil, biz onu arayip buluyorduk. Mehmetin trafik kazas hadisesinin ustunden sekiz ay gibi bir zaman gecmisti. Kasim ayinin 12'si 1999 cuma gunu beni telefonla aradi."Hocam,"dedi."Dun duzce'ye geldim.Sila-i rahim edeyim,ailemi goreyim diye...Simdi cuma namazindan ciktim.Sizlere de dualar ettim.Anne ve babamin da selamlari ve dulari var." Bende tesekkur ettimve anne baabsina humetlerimi ilettim.Ama teefonu kapamiyor,ayrilmak istemiyordu.Bir sey soylemek istedigini anlamistim. Tekrar,"hocam,"dedi."Bu Cuma namazi bir baska oldu.""Nasil?"dedim."Camide , baska yerlerden gelmis olan cok mubarek ve cok nurani insanlar vardi.onlarla birlikte namaz kilmak,sinirsiz bir lezzet verdi.namaz boyunca agladim durdum.Ben boyle bir cemaati hic gormemistim." Mehmet'in ic aleminde cok ulvi ve cok kutsal hadiseler cereyan ediyordu.Artik inanmistim ki o evliyalarla namaz kiliyordu.Ama kendisi bunun farkinda degildi. Fazla hislendirip uzmemek icin telefonu kisa kestim.Dualarla birbimizden ayrildik. Bu telefon konusmasinin uzerinden 5 veya 6 saat gecmemisti.ziyarete gittigim bir dostumun eveinde yemek yiyorduk Aksam saat 8 siralariydi.Televizyonda, DUZCE'DE 7.2 SDDETNDE BR DEPREM OLDUGU HABER VERLD. Oldugum yerde kaldim,tam anlamiyla sok oldum,sanki butun reaksiyon sistemim bitmisti. Sanki Mehmet,aylardanve gunlarden beri olume kosaradim giderken,bizlere bu haberi veriyordu.Ama biz bunu anlamamistik. Derhal telefona sarilip,Mehmet'e ulasmaya calistim.Ama irtibat kurmak mumkun olmuyordu. Depremin ucuncu gunu Duzce'ye gittim. Bir kac kez misafir oldugum Mehmet'lerin evine gidince,4 katli apartmanin yerle bir oldugunu gordum.Adeta, oraya yigilip kaldim. Eger , o gece bu evde iseler, sag cikmalari mumkun degildi.Cunku dort katli ev,karton gibi ezilerek, caddeye serilmisti. Cevredeki insanlara sordum.Orta yasli ,kamil ismindeki bir bey , korkutugumuz hadiseyi haber verdi. Ama tam bir ibret belgesi olarak."Hocam,"dedi."Bahsettigin aile bana uzaktan akraba olurud.On bes yildir da komsuyduk.Cok degerli bir aileydi.Enkaz altindan cesetleri ckarken bende vardim.Boyle bir enkaz, boyle bir manazara ilk defa yasaniyordu. "Cevrede ki kurtarma gorevlileriyle cesetlere ulastik ki ne gorelim...Evin butun halki ,yani Mehmet,anne ve babasi,bir kiz, birde erkek iki kardesi , deprem olurken namaz kiliyorlarmis...Yerde seccadeler serili, Mehmet'in sirtinda namaz cubbesi,sarigi ve elinde bir Risale-i nur kitab... " Anlasilan namazi kilmislar, Kuran tefsiri okuyorlarms,o esnada deprem sallamis ve o insanlar da rahmetli olmuslar. Toprak altindan mehmedin cesedini cikarirken gorevliler ,sirtinda cubbesi,basinda sarik ve elinde kuran tefsirini gorunce yanasamadilar. 'bizler bu kirli ellerimizle dokunmayalim.Abdestli bir kisi cagirin,bir imam gelsin,'dediler." Evet oyle yapmislar...Bir imam gelip, kucaklamis kaldirmis.elinde ki kitab da alip camiye goturmusler.Kitap Hasir Risalesi... Yani,olumun ve ahiretin guzelligini anlatan bir kitap... Deprem esnasinda namaz kilmis,ahiretin guzelliklerinden bahseden kitapta sohbet yapiliyormus. Ya Rab, senin rahmetin, senin inayetin,Senin magfiretin ne kadar yuce...Seni cok seven bir kuluna, en yuce makamii, sehitlik makamini nasip ettin.Bu senin sanindandir.O da seni cok seviyordu. "Allah'a soz veridm ,ona layik kul olacagim" diyordu. Sana layik kul oldugunu rahmetinle tescil ettin. Duzce cok sehitler verdi.Icnde,Mehmet gibi, tertemiz bir sehitle birlikte... Artik bize dusen, hem depremden,hemde Mehmet'ten ders almaktir.Olum icin yeni bir depremi beklemek gerekmez.Cunku olum her an beklenmeldir.Ve ona hazirlanilmalidir. Allah bizi, olumu Mehmet gibi bekleyen kularindan etsin ve boylesi kularinin sayisisi artrsn.