Namazlarda Kıraet

Namazda kıraet: Namaz kılanın kendisi işitebilecek derecede dili ile harfleri belirterek Kur'an-ı Kerim âyetlerinden bir miktar okuması, namazın bir rüknü olarak farzdır. Kendisi duyamayacak kadar bir sesle okuyuş kıraet değildir. Ancak imama uyan kimse bu kıraetten müstesnadır, bu kimse Kur'an okumaz. İleride açıklanacaktır.

Vitir ve nafile namazların bütün rekatlarında, iki rekatlı farzların her iki rekatında kıraet farzdır. Fakat dört rekatlı farz namazlarla üç rekatlı farz namazda, tayin yapılmaksızın yalnız iki rekatlarında kıraet farzdır. Ancak kıraetin ilk iki rekatta yapılması vacib görülmüştür. Bunun için ilk iki rekatta kıraatın kasden terk edilmesi mekruhtur. Yanılarak terk edilmeside sehiv (yanılma) secdesi yapılmasını gerektirir. Farzların diğer rekatlarında Fatiha okunması, sahih kabul edilen görüşe göre vacibdir. Yanılarak fatiha'nın terk edilmesi de sehiv secdesini gerektirir.

Fakat diğer rivayetlere göre, farzların son üçüncü ve dördüncü rekatlarında kıraet caiz olduğu gibi tesbihde bulunmak veya üç tesbih miktarı susmak da caizdir. Ancak Kur'an okumak daha faziletlidir, Fatiha okumakda sünnettir.

Namazda kıraetin farz olan miktarına gelince: İmam Azam'a göre bu farz olan miktar, kıraat farz olan her rekatta, âyet kısa dahi olsa, en az bir âyettir. Bu miktar Kur'an okundu mu, bu farz yerine getirilmiş olur. Fakat iki İmama ve İmam Azam'dan diğer bir rivayete göre, bu miktar üç kısa âyet veya en az üç kısa âyet miktarı olacak kadar uzun bir âyettir. İhtiyata uygun olan da budur.

Bir harften, veya bir kelimeden ibaret olan "Nun" ve "Müdhammetân" âyetlerinin okunması, sahih olan görüşe göre, ittifakla yeterli olmaz. Çünkü bu miktar kıraet sayılmaz.

Bir âyet-i kerimeden başkasını okumaya gücü yetmeyen kimse, o âyet-i kerimeyi İmam Azam'a göre bir rekatta bir defa okur, üç kez okumaz. İki imama göre, üç kez tekrarlar: Fakat üç âyet okumaya gücü yeten kimsenin bir âyeti üç kez tekrarlaması iki İmama göre de caiz değildir.

"Ayetü'l-Kürsi"gibi uzun bir âyetin bir kısmını bir rekatta, diğer kısmını da diğer rekatta okumak, sahih olan görüşe göre, yeterli olur; çünkü bunlar üçer kısa âyete denk olmuş bulunur.

Namazlarda Rüku

Namazlarda rüku da bir rükün olduğundan farzdır. Kıraetten sonra eğilerek rükua varılır. Baş ile sırt düz bir doğrultuda bulunur. Eller dizlere kadar uzatılıp dizler kavranır. Ayakta namaz kılan kimsenin rüku için yalnız başını eğmesi kâfi gelmez. Arkasını da eğerek doğru bir çizgi gibi düz bir durum almış bulunur. Bu, tam bir rükudur. Rükua giden kimse böyle bir vaziyet almaz da kıyama daha yakın bir şekilde eğilirse, onun rükuu sahih olmaz. Fakat rüku vaziyetine daha yakın eğilmiş ise, rükuu sahih olur.

Otururken namaz kılan kimse, rükua vardığı zaman alnı dizlerine paralel olacak derecede arkasını eğmelidir.

Rükuda bulunuyor gibi kanbur olan kimsenin rükuu başını biraz eğmekle olur. Kanburluğu rüku sayılmaz.

İmama rüku halinde yetişen kimse, ayakta tekbir alıp ondan sonra rükua gider. Bu tekbiri rükua yakın vaziyette alırsa namazı bozulur, imama uymuş olmaz.

İmam henüz rükuda iken yetişip de ona uyarak rükua varan kimse, o rekatı imamla kılmış sayılır. Fakat bir insan, imam rükuda iken tekbir alıp da, imam rükudan kalktıktan sonra rükua gitse, o rekata yetişmiş sayılmaz, bir rekatı kaçırmış olur. Kaçırdığı rekatı namaz sonunda imam selâm verdikten sonra tek başına kılar.

İmama uyun kimse, imamdan önce rükua varıp daha imam rükua gitmeden başını kaldırırsa, bu rüku yeterli olmaz. Bunu imamın rükuu ile iade etmezse namazı bozulmuş olur.

İmamdan önce rüku veya secdeden başını kaldıran kimse, imama aykırı davranışını, gidermek için hemen rüku veya secdeye döner.

İmama rükuda yetişen kimse iki tekbire muhtaç değildir. Ayakta "Allahü Ekber" deyip hemen rükua gider. Bu bir tekbir ile hem iftitah, hem de rüku tekbirini almış olur.

KAYNAK: BÜYÜK İSLÂM İLMİHALİ
                 
Ömer Nasuhi Bilmen

SADELEŞTİREN:
A. Fikri Yavuz