BILIM VE UTOPYA DERGISI HALA "SOK"UN ETKISINDE

Bilim ve Teknik dergisinin Kasim 2001 sayisinda bir kac sayfayla da olsa "Bilincli Tasarim" kavramindan soz etmesi ve evrim teorisinin bilimsel cikmazlarina deginmesi, Darwinist ve materyalist cevrelerde buyuk bir panik meydana getirdi.

Bu cevrelerin baslica yayin organi niteligindeki Bilim ve Utopya dergisi, Aralik 2001 sayisinda bu panigin izlerini ortaya koydu. Bilim ve Utopya yonetimi ve derginin klasik bilirkisileri-Doc. Dr. Haluk Ertan, Prof. Dr. Sevket Ruacan, Prof Dr. Aykut Kence, Prof Dr. Dincer Gulen-hep bir agizdan Bilim ve Teknik dergisinde dile getirilen "bilincli tasarim" kavramina karsi tepkilerini, kinama mesajlarini dile getirdiler. Bilim ve Utopya'ya gore, "devletin bilim ve arastirma kurumu olan TUBITAK'in cikardigi ve esas olarak genc beyinlere seslenen bir bilim dergisinde" bilincli tasarim kavraminin dile getirilmesi, kendileri icin "asil sok" sayiliyordu. (Bilim ve Utopya, Aralik 2001, s. 33)

Ancak hem bu sokun etkisinden, hem de savunduklari fikirlerin curuklugunden dolayi, Bilim ve Utopya dergisi yazarlari bir kez daha son derece celiskili iddialarda bulundular. Dahasi, kucuk oyunlara, carpitilmis alintilara siginarak bilimsel yenilgilerini gizlemeye calistilar. Asagidaki yazida, sozkonusu derginin yazarlari ve bilirkisileri tarafindan sergilenen tum bu carpikliklari izah edecegiz.

Amacimiz su veya bu kisiyi elestirmek degil, bu kisileri sasirtici bir bagnazlik ve yanilgiya surukleyen Darwinist ve materyalist dogmanin icyuzunu gozler onune sermektedir.

 

Bilim ve Utopya'nin "Alinti Carpitma" Yontemi

Evrimcilerin cok belirgin bir ozelligi, inandiklari teoriyi tartismaya, cok inatci bir sekilde karsi cikmalaridir. Canliligin rastlantilarin ve doga kanunlarinin urunu olduguna koru korune inanmislardir ve bunu sorgulayan her turlu elestiriye buyuk bir ofkeyle cevap verirler. Kendilerine son derece somut deliller gosterilse de, bu delilleri tamamen gormezden gelir, konuyu demagoji duzeyine cekmeye calisirlar.

Bilim ve Utopya'nin "Bilim ve Teknik Dergisinin 'Bilincli Tasarim' Yayini Uzerine: Postmodern Bir Demokrasi Anlayisi" baslikli yazisi bu demagojilerin iyi bir ornegidir. Yazida, Bilim ve Teknik dergisinin Kasim 2001 tarihli sayisinda Prof Dr. Ali Goren imzasiyla yayinlanan "Yasamin Kokeni Hakkinda Yeni Bir Yaklasim: Bilincli Tasarim" baslikli yazi elestirilmeye calisilmaktadir.

Sozkonusu yazida Prof. Goren, evrim teorisini curuten onemli bilimsel kanitlardan soz etmistir. Ornegin;

  • Evrim teorisinin temel iddiasi olan "kademe kademe gelisme" iddiasini curuten "indirgenemez kompleks" biyolojik yapilar

  • Bu yapilarin bir ornegi olan ve hicbir evrimci tarafindan kokeni aciklanamayan "bakteri kamcisi"

  • Insan gozunun anatomisi, retina hucrelerindeki karmasik biyokimyasal duzenek, DNA replikasyonunda gorev yapan enzimler, insanin diz ekleminin tasarimi veya "tek yonlu ve daimi nefes akisi" saglayan ozgun kus akcigeri gibi "indirgenemez kompleks" sistem ornekleri

  • Bilim adamlarinin "canliliktaki tasarimi belirlemek icin" ortaya koyduklari bilimsel kriterler

    gibi bilimsel kanitlara deginilmistir.

    Prof. Goren, bu gibi kanitlarin, "canlilik tasarlanmistir, rastlantilarin urunu degildir" sonucunu ortaya cikardigini aciklamakta ve ardindan soyle yazmaktadir:

    Kuskusuz bilincli tasarim konusundaki bu calismalar, onemli bir soruyu da beraberinde getiriyor: Tasarimci kim? Canlilari dizayn eden bilinc, kimin bilinci? Bilincli tasarim savunuculari, bu sorunun cevabinin, bilimin alani disinda kaldigini belirtiyorlar. Onlara gore bilimin yasamin kokeni hakkinda varabilecegi sonuc, canliligin tasarlanmis oldugunu tespit etmekten ibaret. Yani, bu tasarimin sahibi kim, amaci nedir gibi sorularin, kendi alanlarindan cikip dinin veya felsefenin ilgi alanina girdigini dusunuyorlar. Profesor Philip Johnson'a gore, "herkes bu sorulara kendi inanclarina ve dusuncelerine gore cevap arayabilir; ama onemli olan, bilimin, hayati amacsiz bir rastlantilar zinciri olarak goren Darwinist teoriyi reddediyor olmasi. (Bilim ve Teknik, Kasim 2001, s. 45)

    Dikkat edilirse ustteki aciklama, "bilimsel kanitlar Yaratici'nin varligini gostermektedir, ancak Yaratici'nin vasiflarini bilim yoluyla ogrenemeyiz, bu dinin alanina girer" demektir. Yani "bilincli tasarim" aciklamasi, bilimsel kanitlara dayanmakta, hatta bilimsel kanitlara dayanmayan hicbir iddiada bulunmamaktadir.

    Bilim ve Utopya dergisi ise, son derece sasirtici bir carpitma yaparak, Prof. Goren'in ustteki satirlarini kismen aktarmakta ve sonra da sanki bu satirlarda "bilimsel kanita ihtiyacimiz yok" denmis gibi gostermektedir. Iste Bilim ve Utopya'nin yorumu:

    Gurdilek, "Bilincli tasarim" gorusunun, "objektif kanitlar sundugunu ve pozitivizmin cercevesi icinde kaldigini" mi dusunuyor? Bizzat bu gorusun savunuculari (Ali Goren'in yukarida aktardigimiz satirlarindan da anlasilacagi gibi) boyle bir "dertlerinin" olmadigini belirtmisler. "PEKI TASARIMIN SAHIBI KIM, AMACI NEDIR", YANI "KANITLARINIZ NEREDE" GIBI SORULARA yanit vermekle yukumlu olmadiklarini pesinen soylemisler. Bir bilim dergisi, bilim ile dogma arasinda tarafsiz kalabilir mi? (Bilim ve Utopya, Aralik 2001, s. 33)

    Ustteki satirlardaki hileyi hemen fark edebilirsiniz: Once gercekten Prof. Goren tarafindan belirtilmis olan "tasarimin sahibi kim, amaci nedir" sorulari belirtilmektedir. Sonra da "YANI" denerek, gercekte bu sorularla hicbir ilgisi olmayan ve Prof. Goren tarafindan hic kullanilmamis olan "kanitlariniz nerede" gibi bir soru eklenmekte ve buna bir yanit verilmedigi ileri surulmektedir. Oysa gercekte Prof. Goren'in yazisinda ve "bilincli tasarim"i savunan tum bilim adamlarinin calismalarinda hep kanit sunulmaktadir ve hicbir zaman da "kanit sunmaya ihtiyacimiz yok" denmemektedir.

    Aslinda Bilim ve Teknik dergisindeki Prof. Goren imzali "Bilincli Tasarim" makalesiyle, Bilim ve Utopya'nin buna vermeye calistigi "cevabi" inceleyen herkes, Bilim ve Utopya'nin son derece yaniltici bir uslup kullandigini kolaylikla gorebilir. Dergi acikca, kendisine sunulan pek cok kanita tamamen yuz cevirmekte, sonra da "kanit gostermiyorlar, gostermeye de ihtiyacimiz yok diyorlar, bunlar dogmatik" seklinde ozetlenebilecek bir carpitmaya basvurmaktadir.

     

    Prof. Dr. Dincer Gulen'in Hayal Dunyasi

    Yukarida sozunu ettigimiz carpitma, Bilim ve Utopya yonetimi tarafindan icad edildikten sonra, dergi cevresi tarafindan oldukca begenilmis gorunmektedir. Cunku Bilim ve Utopya'nin evrim konusundaki en onde gelen bilirkisilerinden biri olan, bu dergi tarafindan duzenlenen konferanslara evsahipligi ve konusmacilik yapan Istanbul Universitesi Fen Fakultesi Dekani Prof. Dr. Dincer Gulen de ayni carpitmaya katilmaktadir. Prof. Gulen, "Bilincli Tasarim Gorusu Bilimsel Degil" basligiyla yayinlanan aciklamasinda, yukarida belirttigimiz carpitmayi uzun uzun tekrarlamakta, sonra da su ilginc yorumu yapmaktadir:

    "Bilincli Tasarim" gorusu bilimsel degildir, cunku kendi sorduklarina bilimsel yanit veremiyorlar ve her zaman oldugu gibi dinsel gorusleri ortaya atiyorlar."

    Oysa "Bilincli Tasarim" savunucularinin yaptigi sey, bunun tam tersidir. Sorduklari soru, "canlilikta bilincli bir tasarimin kanitlari var midir" sorusudur, ve ortaya koyduklari deliller buna cok keskin bir "evet" cevabi vermektedir. Dahasi, Prof. Gulen'in iddiasinin aksine, "dinsel gorusleri" degil, somut bilimsel kanitlari ortaya atmaktadirlar.

    Kisacasi, Istanbul Universitesi Fen Fakultesi Dekani Prof. Dr. Dincer Gulen, kendi kurguladigi mantiklari "Bilincli Tasarim" savunucularina atfetmekte, sonra da bu mantiklari elestirmektedir. Oysa okuyuculari ve ogrencileri, bir bilim adami olarak kendisinden daha tutarli ve daha objektif bir tutum bekleyeceklerdir.

     

    Prof. Dr. Aykut Kence'nin Deney ve Gozlem Konusundaki Yanilgisi

    Bilim ve Utopya cevresindeki onemli isimlerden biri olan ODTU Biyoloji Bolumu ogretim uyesi Prof. Dr. Aykut Kence de kampanyaya katilmis ve "Bilincli Tasarim" hakkinda bir seyler soylemeye calismistir. Ancak Kence'nin soyledikleri, daha once defalarca gecersizligi aciklanmis bir itirazin israrla tekrarlanmasindan baska bir sey degildir. Kence'nin itirazi, "gozlem ve deneyle sinanabilirlik" kavramina dayanmaktadir:

    "Bu gorus (Bilincli Tasarim) bilimsel bir gorus degildirÖ. Deney ve gozlemlerle sinanmayan bir gorusun bilimde yeri yoktur." (Bilim ve Utopya, Aralik 2001, s. 35)

    Kence'nin anlamak istemedigi nokta, gerek evrim teorisinin gerekse bilincli tasarim aciklamasinin, "gecmiste yasanmis, gozlemlenmesi ve tekrari mumkun olmayan olaylar"la ilgili oldugudur. Yani buradaki konu, yercekimi, suyun kaldirma kuvveti, kimya kanunlari gibi her an ve surekli gordugumuz, gozlemledigimiz, deneye tabi tutabildigimiz kavramlar degildir.

    Peki bu sekilde olmasi konuyu bilim disina cikarir mi?

    Hayir. Cunku bilim, gecmiste yasanmis olaylarin nasil gerceklestigine dair de arastirma yapar. Ornegin evrenin nasil ortaya ciktigi konusu bilimsel yontemlerle arastirilmaktadir ve pek cok bilim adami bu konuda "Big Bang" teorisinde karar kilmistir. Evrenin buyuk bir patlamayla yoktan yaratildigini savunan bu teori kuskusuz bilimseldir. Ama elbette gozlemlenemez, deneye tabi tutulamaz. Cunku gecmiste olmus ve bitmistir.

    Iste canlilarin nasil ortaya ciktigi sorusu da, evrenin kokeni konusu gibi, dogrudan deney ve gozlem yoluyla degil, ancak deney ve gozlemlerin ortaya koydugu kanitlarin incelenip yorumlanmasiyla, yani cikarim yapilarak ele alinacak bir konudur. Bundan dolayidir ki, evrimcilerin "yaratilisi laboratuvarda gozlemleyebilir miyiz, test edebilir miyiz" demeleri, bir demagojiden ibarettir.

    Evrimcilerin bu demagojiyle gizledikleri gercek ise, deney ve gozlemlerin teorilerinin tamamen aleyhinde sonuclar vermesidir. Evet, evrim teorisi gecmiste yasanmis olaylarla (canlilarin ortaya cikmasiyla) ilgilidir, ama evrimciler bu olaylarin bir "surec"le saglandigini savunmaktadirlar. Bu durumda sozkonusu surecin bugun de gozlemlenebilmesi gerekir. Ornegin cansiz maddeden canli mikroorganizmalarin dogabildigini, mutasyonlarin genetik bilgiyi gelistirdigini, dogada yeni canli siniflari olustugunu gormemiz gerekir. Ama bunlarin hicbiri yoktur. Deney ve gozlemler dogada bir "evrim sureci" olmadigini gostermektedir.

     

    Doc Dr. Haluk Ertan'in Yanilgilari I : Zararli Mutasyonu Evrim Lehinde Kanit Gibi Sunmak

    Bilim ve Utopya yazarlari, "Bilincli Tasarim bilimsel olmayan bir gorustur" mantigini onlarca kez tekrarlamalarina ragmen, Bilincli Tasarim lehinde one surulen delillere karsi hicbir aciklama getirememislerdir. Bu konuda bir denemede bulunan tek Bilim ve Utopya yazari Doc. Dr. Haluk Ertan ise, yazdiklariyla gercekte kendi iddiasini curutmustur.

    Doc. Dr. Ertan'in yanilgilarina gecmeden once, mutasyon kavraminin evrim teorisi acisindan onemini hatirlatalim: Evrimciler, canlilari bilincli bir tasarimin urunu, yani Yaratici'nin eseri olarak kabul etmek istemedikleri icin, yeryuzundeki milyonlarca farkli canli turunun olaganustu sistemlerini, organlarini ve bunlari belirleyen genetik yapilarini rastlantisal doga olaylariyla aciklamaya calisirlar. Bu amacla one surdukleri iki "evrim mekanizmasi"ndan da sadece birisi icin "canlilara yeni genetik bilgi katma" rolu bicerler. Bu sozde mekanizma mutasyonlardir. "Sozde" demek gerekir, cunku bugune kadar canlilarin genetik bilgisini gelistiren tek bir mutasyon dahi gozlemlenmemis; mutasyonlarin etkisinin hep zararli, bozucu hatta kimi zaman oldurucu oldugu gorulmustur.

    Evrimcilerin bilincli tasarima karsi cikabilmeleri icinse, canlilari gelistiren, onlara yeni ozellikler katan mutasyonlar gosterebilmeleri gerekir.

    Nitekim Bilim ve Utopya yazari Doc. Dr. Haluk Ertan da, bilincli tasarim aciklamasina karsi cikmak icin mutasyonlardan soz etmeye karar vermistir. Dergide yayinlanan "Bilincli Tasarim degil, Bilincli Saptirim" baslikli makalesinde, Michael Behe tarafindan gundeme getirilen "bakteri kamcisi" konusunda sunu yazmaktadir:

    Bakterilerde kamci protein genleri ile yapilan mutasyon calismalarinda, sisteme ait bazi genlerde meydana getirilen yapay bozukluklarin, kamcinin calismasini durdurmadigi, ama bakterinin kimi zaman ortamdaki uyarani uygun sekilde algilamasini engelledigi veya kamcinin sola ya da saga donus yonunu duzgun ayarlayamadigi gorulmustur. Yani bu mutant bakterilerde kamci is gormekte, ama organizma kendisinden cok etkin bir sekilde yararlanamamaktadir. (Bilim ve Utopya, Aralik 2001, s. 36)

    Kisacasi, Doc. Dr. Ertan, bakteri kamcisini tamamen durdurmayan, ancak fonksiyonlarini zayiflatan yani "genetik bilgi kaybina" yol acan mutasyonlardan soz etmektedir. Kuskusuz bu, evrim teorisi lehinde bir delil olamaz, aksine mutasyonlarin hicbir zaman genetik bilgi olusturmadiklarini, genetik bilginin ancak bilincli bir yaratilisin eseri oldugunu savunan "Bilincli Tasarim" aciklamasi lehinde bir delildir.

    Sayin Ertan bunun ardindan insan gozunu etkileyen bazi mutasyonlarin da renk korlugune yol actigini belirtmektedir ki, burada da ayni durum sozkonusudur.

    Sayin Ertan'in sozkonusu zararli mutasyon orneklerini vermekteki amaci ise, Prof. Ali Goren'in makalesinde gecen "kamciyi olusturan molekuler parcalarin tek bir tanesi bile olmasa ya da kusurlu olsa, kamci calismaz" aciklamasini curutmektir. Oysa bu aciklamada sozu edilen kusur, herhangi bir molekuler parcayi tamamen islevsiz hale getirecek bir kusurdur. Islevini yarim goren bir parcanin bir "sistem cokmesi" degil "verimsizlik" meydana getirecegi elbette herkes tarafindan bilinmektedir.

    Sonucta, Doc Dr. Ertan'in indirgenemez kompleks organlar hakkinda verebildigi yegane mutasyon orneginin "zararli mutasyonlar" oldugu ve bunun da evrim teorisi lehinde degil, aleyhinde bir delil oldugu gercegi degismemektedir.

     

    Doc Dr. Haluk Ertan'in Yanilgilari II : Cesitliligi Evrim Kaniti Sanmak

    Evrimciler, eger bakteri kamcisinin veya diger indirgenemez kompleks organlarin kokenini aciklamak istiyorlarsa, bunlarin hangi dogal seleksiyon-mutasyon asamalari ile olustugunu izah etmeye calismalidirlar. Ama bu, bir arabanin ruzgar ve yildirimlarin etkisiyle bir hurda deposundan "kademe kademe" olustugunu iddia etmek kadar sacma ve imkansizdir. Bu nedenle konuyu gecistirmeye ve dikkat dagitmaya calisirlar.

    Doc. Dr. Haluk Ertan da ayni yontemi kullanmistir. Bakteri kamcisinin kokenini aciklamaya calismak yerine, diger mikroorganizmalarin kullandigi diger bazi hareket sistemlerinden bahsetmis ve konuyu "laf kalabaligi" ile kapatmistir.

    Oysa Sayin Ertan'in sozunu ettigi diger hareket sistemleri de son derece komplekstir. Nitekim Michael Behe, Darwin'in Kara Kutusu kitabinda bakteri kamcisini (flagella) konu edindigi gibi, diger bir hareket sistemi olan kirpikcikleri (cilia) de anlatmakta ve bunlarin da indirgenemez kompleks yapilarini gostermektedir. Doc. Dr. Ertan'in sozunu ettigi bir ucuncu hareket sistemi olan "gaz kesecikleri" ise, kompleks bir yapiya sahip olusunun yaninda, diger iki sistemle (flagella ve cilia) hicbir benzerligi bulunmayan apayri bir tasarimdir.

    Sonucta Doc. Dr. Ertan, birbirlerinden tamamen farkli tasarimlara sahip olan bir kac ayri mikroorganizmal hareket sisteminden soz etmekte ve sozu su sekilde kapatmaktadir:

    Goruldugu gibi mikroorganizmalar icinde biyolojik yapilarin basitinden karmasiga her cesitini gormek olasidir. Iste bu zengin cesitlilige dayanarak, dunyamizdaki canlilar icinde, genetik madde degisikligi ve alisverisine en yatkin canlilar olan mikroorganizmalarda kamci gibi sistemlerin evrimlesmesi mumkun olmustur. (Bilim ve Utopya, Aralik 2001, s. 37)

    Buradaki mantik, ilk basta verdigimiz ornege donersek, bir arabanin hurda deposundan tesadufen olustugunu iddia eden birisinin, "bunda ne var sasilacak, zaten yakinda bir yerlerde bir bisiklet, bir kay-kay bir de mopet var, bu zengin cesitlilik icinde hepsi birbirinden yedek parca alisverisinde bulunmus ve evrimlesmistir" demesi gibidir. Ustteki alintida da birbirinden cok farkli molekuler sistemler sayilmakta, bunlar?n ilk olu?umu bile aÁ?klanamazken, sonra da fazla dusunmeyip bunlarin bir sekilde evrimlestiginin kabul edilmesi istenmektedir.

    Bu tur bir yaklasim kuskusuz bilimsel degil dogmatiktir. Doc. Dr. Ertan, yukaridaki aciklamasini, buna dair kanitlar gordugu icin degil, bu aciklamanin dogru olmasini istedigi icin savunmaktadir. Detaylari dusunmekten ve dusundurmekten ozenle kacinmaktadir. Cunku, o da fark etmektedir ki, konuyu ne kadar detayli dusunurse, evrim teorisinin bir aldanis oldugunu o kadar acik gorecektir.

    Doc. Dr. Haluk Ertan, yazisinin sonunda bir baska demagojiye daha siginmis ve "hatalarla dolu sistemler" de oldugunu ileri surmustur. Ancak tek bir ornek dahi gostermedigi bu iddianin ciddiye alinacak bir tarafi yoktur. Eger Doc. Dr. Haluk Ertan, "hatalarla dolu sistemler" sandigi biyolojik yapilari aciklarsa, o zaman kendisine bu sistemler hakkindaki yanilgilarini anlatma firsati da dogacaktir.

     

    Bir Yargi Bozuklugu Ornegi

    Evrimciler kendilerini imkansiz senaryolara koru korune inanmaya zorladikca, mantikli dusunme ve yargida bulunma yeteneklerini de koreltmektedirler. Bunun sonucunda, siradan bir konudaki degerlendirmelerinde dahi sasirtici mantik celiskileri ortaya cikmaktadir.

    Doc. Dr. Haluk Ertan'in Michael Behe'yi "bilim dunyasinda yayinlari atif almayan bir kisi" olarak gosterme cabasi bunun bir ornegidir. Ertan, Behe'nin 2000 ve 2001 yilindaki bazi bilimsel makalelerinin hic atif almadigini (baska makalelerde referans gosterilmedigini) belirtmekte, sonra da soyle yazmaktadir:

    Bu sonuclara bakip bazi insanlar bilim dunyasinin Behe'ye karsi bir onyargi icinde oldugunu dusunebilir. Fakat ayni arastirmacinin 1997 yilinda, Biochemical and Biophysical Research dergisinde, uzmanligina iliskin bir arastirma konusu olan nukleozom olusumu ile ilgili makalesi, uc (3) atif almistirÖ 1990'li yillarin ortalarina kadar uzmanlik alaninda yaptigi yayinlarda bilim dunyasinda iyi bir yer edinen Michael Behe'nin, bilim ve akil disi dogmatik cozumlemelere girdikten sonra bilim insanlarinca nasil yalniz birakildigi gorulmektedir. (Bilim ve Utopya, Aralik 2001, s. 35-36)

    Michael Behe'nin akademik calismalarinin gercek degeri ayri bir konu olarak ele alinabilir. Ama bizim icin burada ilginc olan, Doc. Dr. Haluk Ertan'in mantik orgusudur. Ustteki sozlerinde:

    1) Once "bazi insanlar bilim dunyasinin Behe'ye karsi bir onyargi icinde oldugunu dusunebilir" diyerek aslinda bir onyargi olmadigini izaha girismektedir.

    2) Sonra Behe'nin 1997 yilina (Darwin'in Kara Kutusu'nun yayinlandigi yila kadar) bilim dunyasinda iyi bir yer edindigini yazmaktadir.

    3) Sonra da, kendince sozde "dogmatik cozumlemeler" dedigi Bilincli Tasarim tezinden sonra, Behe'nin yalniz birakildigini ileri surmektedir.

    Yani yazdiklari tamamen kendi kendini curutur niteliktedir!

    Bu kadar basit bir mantiksal celiskinin ne yazari olan Doc. Dr. Ertan ne de dergi editorleri tarafindan gorulememesi oldukca sasirticidir. Bilim ve Utopya cevresi, fanatizmin akli korelttigi gercegini artik gormelidir.

    Bu noktada belirtilmesi gereken bir diger ?nemli nokta ise, karsi tarafin akademik duzeyini inkar ederek bilimsel bir tartismada galip gelmeye calismanin cok hatali bir y?ntem oldugudur. Sayin Haluk Ertan nasil bilimsel arastirmalar yurutmus, akademik kariyer yapmis ve bunun sonucunda docentlik unvani elde etmis bir bilimadamiysa, Michael Behe de biyokimya alaninda ?nemli arastirmalar yapmis ve docentlik unvani elde etmis bir bilimadamidir. Bir insan kalkip da "Haluk Ertan'in fikirleri ?nemli degildir, cunku bilim dunyasinda yeri yoktur" dediginde bu iddia gecerli olmayacagi gibi, Behe icin ?ne surulecek benzer bir iddia da gecerli olmayacaktir.

    Ortada gerek Behe gerekse diger pek cok "bilincli tasarim" savunucusu tarafindan ortaya konan acik bilimsel gercekler vardir. Bu gerceklere karsi "reddiye" yolunu secmek, "gunes yoktur" veya "ay yoktur" demek gibi bir seydir ki, ciddiye alinamaz. Bilimsel bir konu bu gibi demagojilerle degil, somut bilimsel veriler uzerindeki g?ruslerle tartisilir.

     

    Sonuc: Bilincli Tasarima Karsi Bilincsiz Itirazlar

    Bilim ve Utopya ekibi, "bilincli tasarim" kavramindan neden bu kadar rahatsiz olmaktadir, bunu da sorgulamalari gerekir. Dogadaki milyonlarca farkli turde canlinin tum kompleks yapi ve sistemlerini birer "tasarim" olarak nitelendirmek, son derece mantiklidir. Nasil bir araba, telefon veya saat icin "tasarim" diyorsak, bunlardan daha kompleks yapidaki canlilar icin de "tasarim" diyebiliriz. Bir tasarim olduguna gore de, bunun "bilincli" oldugu sonucuna varmak, aklin ve mantigin dogal sonucudur. Acaba bu gercege karsi Bilim ve Utopya neyi tercih etmektedir? Onlara gore "bilincsiz tasarim" mi demek gereklidir? Isterlerse bu konuda bir calisma yapabilir ve "mantiksal olarak, tasarim kavrami bilinci mi yoksa bilincsizligi mi ifade eder" diye yapabilirler. Varacaklari sonuc sudur: Bilincli tasarim kavramina karsi getirdikleri itiraz, oldukca bilincsiz bir fanatizmden baska bir sey degildir.

    Bilim ve Utopya cevresi evrim teorisine sahip cikarken sergiledigi mantiksal celiskileri ve fanatizmi, Kuran ve Islam'i konu edinirken de sergilemektedir. Derginin Aralik 2001 sayisinda yer alan "Postmodern Islamcilik" baslikli makale bunun yeni bir ornegidir. Makale yazari Hasan Aydin'in ve onun gibi dusunenlerin yanilgilarini gormek isteyenler, Harun Yahya'nin Akilsiz, Kuran'i Nasil Yorumlar adli eserine basvurabilirler. (http://www.harunyahya.net/imani/akilsiz.html)

    Tum bu umutsuz cabalar, yanilgilar, yargi bozukluklari, fanatik yorumlar, Bilim ve Utopya'nin dunya gorusundeki carpikligin bir sonucudur. Biz yine de olumlu bakiyor ve bu dergi cevresindeki insanlarin yakinda gercekleri gormeye baslayacaklarini umuyoruz.

  •