Hacc...!!! Hacc...!!! Hacc...!!!
Hacc BİRLİK demek, Hacc KARDEŞLİK demek, Hacc YARDIMLAŞMAK demek, Hacc, Yüce Yaratıcı'nın (CC) Peygamberi (SAS) aracılığıyla tebliğ ettiği İslam'ın amaçladığı toplumun en yüce eğitimi ve öğretimi demek. Hacc İslam toplumunun (Ümmetin) dünyayı çok daha güzel yaşanılır yapmak için en etkin kararlarının alınacağı ve bilincinin kazanılacağı en büyük kongresi demek.
Çok Değerli Kardeşim
Mübarek Kurban Bayramınızın aileniz, milletimiz ve tüm İslam Dünyası ile birlikte sağlık içinde mutluluğa ve üstün başarılara vesile olmasını Cenab-ı Mevla'dan dua ediyorum.
Dünyanın dört bir tarafından milyonlarca Müslüman Kutsal topraklarda Kabe'de tavaflarını yapıyorlar. Allah Hacc'larını ve ibadetlerini makbul eylesin.
Hacc nedeniyle biz Müslümanlara bağışlanmış olan Kurban Bayramını Yüce Mevla tüm İslam Alemininin içinde bulunduğu zorluklardan kurtulmasına vesile kılsın!
Acaba İslam toplumu ve İslam dünyası Müslümanların yaptıkları bu Hacc ibadeti ile Allah'ın ve Peygamberinin murad ettiği yüce ulvi amaçlara yönelik hangi başarıları yakalayabiliyor?
Hala İslam toplumu, Yaratıcısı'nın ve Peygamberi'nin
istediği üstünlükleri niçin yakalayamıyor? Eksiğimiz nerelerde? Görebiliyor
muyuz?
Sevgili Kardeşlerim!
Allah günahlarımızı bağışlasın. İslam Dünyasının içinde bulunduğu acılar nedeniyle ne kadar üzüntülü olsak da olabildiğince bir birliktelik ve daha güçlü yarınların bilincinde olmamız gerekiyor.
Bu üzüntülerimizi birlikte nasıl sinerjiye dönüştürebileceğimizi bir an için hatırdan çıkarmamalıyız. Ancak bu sinerji ile yarınlarda bu ezilmişlikten kurtulacağız.
Allah'ın doğru yolunda olan sizleri, bu sessiz çoğunluğu, yarınlarda barışın, adaletin ve de hoşgörünün egemen olmasında, herkes için daha iyi bir dünya olmasında nasıl etkin olabileceğinin yoğun düşüncesine çağırıyorum.
Yüce bir miras olarak tarihten gelen bir zorunlulukla bir parçasi olduğumuz Islam dünyasinin hali pürmelali, Batı karşısında aldığımız acı, onur kırıcı baskılar üzerinde konuşmak belki yersizdir ama bu aşağılandığımız ve de ezildiğimiz durumdan da nasıl kurtulacağımızı düşünmek de görevimizdir ve görevimiz olmalıdır.
11 Eylül'de teknoloji devi ABD'yi ta kalbinden vuran korkunç saldırının ardından bütün UYGAR!!!, MODERN!!! Batı Hıristiyan dünyasında Müslümanlara karşı korkunç ve iğrenç saldırılar yapıldı. Asırların ötesinden taşıdıkları kin ve intikam duygularıyla Müslümanları dövdüler, öldürdüler, işyerlerini yağmaladılar. Mabetlerine saldırdılar. Yüzlerce Türk nezarethanelere atıldı.
Ve bunlar bize hala insanlık ve insan hakları dersi vermeye kalkıyor ve bizim egemen çevreler de onlardan bu dersleri almaya devam ediyorlar. 1.5 milyarlık İslam Dünyası bu dayatmalardan ve zulümlerden nasıl ve ne zaman kurtulacak? Avrupa'da Hıristiyan dünyası inançlarının simgesini Nato'nun bayrağına, Brükseldeki binasının inşa ine koyarak gerçekleştirdiği örneği ve birlikteliğini biz neden gösteremiyoruz?
Şimdi duygularımızın bizi birleştirdiği kutsal Hacc günlerindeyiz. Acaba Hacc'ın İslam Dünyası'ndan istediği nedir? İslam Dünyası da, İslam'ın ve onun çok önemli bir ilkesi olan Hacc'ın ne kadar idraki ve bilinci içindedir?
Elden geldiğince konunun içine girmis, eşi ile birlikte Hacc etmiş ve de Hacc'a kafile götürmüş bir kişi olarak tesbitlerimi sizinle paylaşmak istedim. Bu konuda geçmiş yıllarda yuriçi ve yurt dışı çeşitli kişi ve kuruluşlara gönderdiğim bir yazımı, bunun bilincinde olan her seviyedeki tüm Müslüman kardeşlerimi yeniden düşünmeye çağırıyorum.
Değerlendirmenizi ve görüşlerinizi, kimleri ve nereleri uyarmamız gerektiğini tesbit edebilecek görüşleri bildirirseniz çok sevinirim.
Saygılarımla
Zeki Kentel
HÜRSES Tel: 90 212 321 49 30
***********************************************
İslam dünyası ne zaman Peygamberi'nin istediği ümmet olacak?
Zeki KENTEL
18. yüzyılın sonları ve 19. yüzyılın başlarında Avrupa; bilim, teknik, ekonomi gibi hayatın her alanında zenginliğini katlayan bir kalkınma çağı yaşadı. Bu kalkinma ile, batili devletler nüfuzlarini arttirdilar. Gelistirdikleri üstün ates gücü ile, savas ve sömürgecilik gibi ahlak ve insanlık dışı yollarla güçlerini daha geniş boyutlara ulaştırdılar.
Batılı devletler bu kalkınma ve yükselme yolunda iken, Osmanlı devleti başta olmak üzere tüm İslam ülkeleri bir gerilemenin içine girmişti. Buhar gücünün sanayie girmesi, elektriğin keşfi, petrolün patlamalı motorlarda kullanımı gibi yenilikler batı ile İslam ülkeleri arasındaki arayı hızla açmıştı.
Bu çağda Hollanda Endonezya'yı, İngiltere Hindistan'ı, Rusya Türkistan'ı, Fransa Kuzey Afrika'yı işgal ediyordu. Osmanlı, Boğazlar yoluyla Akdeniz'e açılmak isteyen Rusya'nın açık tehdidi altındaydı. Ortadoğu, Afrika ve Asya'daki tüm İslam ülkeleri, Osmanlı devletinin bir an önce yıkılıp bölüşülmesini bekleyen İngiliz ve Fransız sömürgecilerinin iştahını çekiyordu.
İran, İngiliz ve Ruslar arasında bölüşülmüş, Mısır, Fransız ve İngiliz rekabeti sonunda Fransızların işgali altına girmişti.
Bu trajik ve korkutucu tablo karşısında İslam dünyasında orduların güçlendirilmesi yoluna gidilmesi bir zorunluluk oldu. Bu çalışmalar sırasında Osmanlılar Batının bu alanda kendilerinden çok daha ileri olduğunun farkına vardılar.
Gerçekten Batının yeni ordularının, mühendislik, tabiat, kimya bilimleri, tıp ve veterinerlikte üstün bir bilimsel deneyime sahip oldukları görüldü. Savaşlarda alınan yenilgiler, savaş sanayiinin ancak bilimsel bir kalkınmayla yürüyeceği gerçeğini öğretti.
Batının bu üstünlüğü yakaladığı süreçte, İslam ülkelerinin medreselerinde okutulan ilimler dini ağırlıklıydı. Diğer ilimler ise ancak dini ilimlerin anlaşılmasına ve uygulanmasına yardımcı olduğu ölçüde söz konusu oluyordu.
Bu acı, bilim ve ilimden kopuk gerçeğin, İslam'ın çağrısına hiç bir şekilde uygun olduğu iddia edilemezdi. İslam ülkelerinin bu ezilmişliklerinin başta gelen nedeni, onların İslam'ın çağrısından uzaklaşmış ve İslam'dan soyutlanışlarının bir sonucudur.
Bir zaman diliminde vahyin inişinden sadece bir nesil içinde, o güne kadar tarihte ismi geçmeyen Arap ulusu, İslamla bütünleşen her renkten, her ırktan insanlarla, bir ucu Fransa'da Paris'in yanında Puatye'de, İstanbul surlarında, diğer ucu Hindistan'da, Türkistan'da Çin surlarına ulaşan koca bir uygarlığın coğrafyasına damgasını vuruyordu.
VII. ve XIV. yüzyıllar, batılıların iddia ettikleri gibi bir karanlık Ortaçağ değildir. Tam tersine yeryüzünün tanıklık ettiği en parlak uygarlıklarından birisidir. Bu her renkten, her ırktan insanların kurduğu ve yaşattığı İslam uygarlığıdir. Bugün Batı Hıristiyan dünyası işine geldiğinde 100 binlik Timor'un bağımsızlığını Müslüman Endonezya'ya dayatır fakat daha haklı konumda olan Kıbrıs Türklerine bu hakkı vermemekte ısrar eder.
Uluslararası&nbs ; uka uygun antlaşmalarla bir devlet olan Çeçenistan'ın Rusya tarafından işgaline ses çıkarmaz ve 2.5 milyonluk Çeçen toplumunun direnişine terörist muamelesi yapar. Rus ordusu bu masum ve günahsız insanları en korkunç insanlık dışı işkencelerle öldürürken modern dünya! bütün bu olup bitenlere kulaklarını tıkamış sadece seyretmektedir.
Benzer şekilde dünyanın çeşitli yörelerindeki Müslümanlar için aynı kahreden durum söz konusudur. Keşmir, Doğu Türkistan, Filipinlerde olduğu gibi.
Eğer Müslümanlar bu aşağılayıcı konumdan kurtulacaklarsa bunun yolu İslam'ın yüce hikmetini anlama yolunda çaba vermektir. Böylece İslam'ın kazandıracağı sinerji ile kendi özlerinde sakladıkları kimlikleriyle harekete geçip, tarihte yaşadıkları altın çağı bir daha kaybetmemek üzere yakalayacaklarına şüphe yoktur.
İslam ülkeleri arasında da işbirliğini güçlendirmek amacıyla kurulmuş örgütler arasında adı en çok duyulanı "İslam Konferansı Örgütü"dür. Fakat çalışmalarında bir etkinlik sağladığı söylenemez. Bunun nedeni İslam ülkeleri yöneticilerinin gereken bilinci yakalayamamaları ve öz kaynaklarını gözardı ederek ekonomik gelişmelerini Batıya bağımlı kılmalarında yatmaktadır.
Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle birlikte dünya siyaset sahnesine, kökleri Türk, nüfusunun büyük çoğunluğu ile müslüman olan 6 ülke çıktı. Bugün İKÖ'ne üye en az 56 müslüman ülke vardır. Tüm bu ülkeler halkları ve yöneticileri gerekli ve yeterli bilinci kazandıkları gün amaçlanan işbirliğinin etkin biçimde gerçekleşmemesi için bir neden yoktur.
Fakat bu bilinç nasıl kazanılacaktır? İslam ülkeleri 1.5 milyarı aşan nüfusu, sahip oldukları büyük hammadde ve petrol zenginliğiyle bugün bulundukları yerden çok daha iyi konumda olmaları gerekiyor. Birçok İslam ülkesi arasında basit anlamda dahi bir işbirliğinden, ekonomik bir alış-verişten söz etmek mümkün değildir. Hatta batı kapitalizminin tutsağı olarak birçoğu birbiriyle kanlı-bıçaklıdır.
Bugün batı ülkelerini isimlerinin yanında birçok özellikleriyle tanırız da, İKÖ üyesi 56 İslam ülkesinin bırakın özelliklerini, isimlerini bile sayamayız. İslam ülkelerinin etkin bir işbirliğinden söz etmeden önce bu ülkelerin ve halklarının birbirini tanımaları gerekir.
İslam ülkelerinden her yıl milyonlarca müslüman, dini zorunlu bir yükümlülük olan hacc amacıyla İslam'ın kutsal beldesi Mekke ve Medine'ye gitmektedir. Bu kutsal yerlerin, çeşitli ülkelerden gelen müslümanlarin birbirini daha iyi tanımaları, dostluklar, arkadaşlıklar kurmaları için büyük fırsatlar taşıdığı şüphesizdir.
İslam dininin müslümanlara yüklediği hacc görevinin bu konuda çok önemli bir işlevi olması gerekir. Mekke ve Medine şehirleri, sürekli olarak bir araya gelmekte olan müslüman halkları için büyük bir çabaya gerek kalmaksızın zengin bir bilgi alış-verişine merkez olabilir.
Bunun için, bu kutsal şehirler, İslam ülkeleri ve halkları arasında geniş bir bilgi alışverişini ve güçlü bir haberleşmeyi sağlayacak merkezler olabilir.
Bunun için yapılması gereken ilk ve en önemli iş bu kutsal beldenin, "İslam Ülkeleri ve Toplulukları Ticari, Kültürel, Bilgi Alışveriş Merkezi" haline getirilmesidir. Bu konuda Suudi Arabistan yönetimi başta olmak üzere tüm Müslüman ülke Hacc yönetimlerine büyük görev düştüğü kanısındayım. Böyle etkin bir düzenleme, müslümanlar arasında etkin bir iletişimi sağlayacağı gibi, sürmekte olan sürtüşme ve sağırlığa da son verecektir.
İslam ülkeleri arası bir işbirliğinin veya bir İslam Ortak Pazarı'nın hayata geçirilmesi ve başarılı olması, Mekke'de ve Medine'de müslümanların aralarında gerçekleşecek güçlü iletişime, tanışıklığa ve dostluğa doğrudan bağlıdır.
Zaman geçirmeksizin, bu çarşı, sözünü ettiğimiz düzenlemeyle İslam ülkeleri arasında ekonomik işbirliğinin etkin bir başlangıcı, bir çekirdeği olacaktır.
Bu çarşıya bugünkü haliyle bir İslam çarşısı demek mümkün değildir. Bugün bu çarşıda bir İslam ülkesinden kolaylıkla sağlanacak birçok ürün bulunmaktadır. Bu çarşıda muzlar ve elmalar Şili, et (tavuk, koyun ve sığır) Brezilya, süt ürünleri Danimarka, kumaş, kadife, seccade, hatta namaz takkeleri Almanya, Belçika ve Çin, elektronik ve metal eşya Taiwan, Kore ve Japonya malıdır.
Müslümanların aralarındaki güçlü iletişim için bu kutsal beldede yalnız Islam ülkelerinin üretimlerini görmeleri isabetli olacaktır. Böyle bir karar alındığı takdirde bu çarşıdaki tüm gıda maddeleri ve tekstil ürünleri çok rahatlıkla bir müslüman ülke üretimi olabileceği gibi, elektronik eşya ve diğerleri de Malezya, Endonezya, Pakistan, Singapur, Türkiye vb. olabilir. Her ülke, dünya müslümanlarına kendi tanıtımını sağlayacak örnek bir ürün, en basitinden ülkenin bayrağı ile bütünleşen bir hediyelik ürün sunabilir.
Birbirleriyle kanlı-bıçaklı İslam ülkeleri arasında düşmanlıkların sona erdirilmesi, dostlukların kazanılması, etkin işbirliğinin sağlanması ve İslam Ekonomik Birliği'nin hayata geçirilmesi ilkönce müslümanların hacc ibadetlerinde gerekli bilince varmalarıyla bir başlangıç yapabilir. Aksi halde bazılarının kasıtlı olarak tanımladıkları gibi bir ütopya olarak kalır.
Alış-veriş yöntemiyle insanların birbirlerini tanıması, yüz yüze görüşmeleri ve dostluklar kurmaları daha sağlam, başarılı ve kalıcı olur. İnançlarından dolayı zaten birbirlerine sıcak duygular içinde olanların, birbirlerinin ortak zenginliklerini öğrenmelerinin daha güçlü dayanışmalara olanak verecegi şüphesizdir.
İslam ülkelerinin dünya üzerinde etkin olabilmeleri için, İKT ve İSEDAK Konferanslarında Doğu'nun, bugünün deyimiyle Güney'in, İslam ülkelerinin, geçmişin ezilen uluslarının uzmanlarının daha etkin ve uygulanabilir karar vermeleri gerekiyor.
İslam ülkelerinin halkları bu uzmanlardan, ülkeleri arasında etkin işbirliği sağlayacak ve devletlerinin de gün geçirmeden uygulayacağı kararlar ve projeler beklemektedir.
Asırlarca İslam Dünyası'nın bayraktarlığını yapmış Türkiye'nin kendisini dünyanın saygın bir gücü elde etmesi, onu hala kendilerine öncü gören bir dünyanın önünü açmasıyla kazanılacaktır. İsmail Cem'in AB ve İKÖ'yü biraraya getirme çabaları çok gerçekçi ve umut verici işaretlerdir.
İslam Dünyası'nda bu dayanışma ve başarıyı sağlamak için gerekli ve yeterli temeller vardır. İş, bizim bu konuda, İslam Dünyası'nın en duyarlı olduğu bir süreçte etkin bir şeyler üretmemizi zorunlu kılmaktadır. Bu sizin vereceğiz destek ve çaba ile kotarılacak ve başarılacaktır.
Saygılarımı sunarım
Zeki Kentel Hürses 212 321 49 30 zkentel@netone.com.tr
/////////////////////////////////////////////////////////////////////
Hajj...!!! Hajj...!!! Hajj...!!!
I wish this Eid ul Udha to be a medium for the Ummah to recover from all its dificulties. May Allah favour this to us. Again these all have been realized first with the conscience and the acting of the Ummah which we find and learn in the Hajj message of Islam, then the favour of Allah.
Hajj means UNITY, Hajj means BROTHERSHIP, Hajj means ASSISTANCE each other, Hajj means EDUCATION and TRAINING of final aim of the Islam for the Ummah, Allah and His Apostle wished and ordered to be.
Are we in the conscious of the Hajj obligation. Why the Islamic community lost its superiority and can not get again this superiority for the centuries? Where is the lackness we are in. Hundreds of years passed but we are still in the ignorance of the reality.
May Allah bless our faults and sins. The worst, which the Islamic world all in, how much we are sorrowful we can not be in despair and we must keep alive our unity and powerful community for tomorrows. We must always think about how we change these troublesome days into success with our synergy. We only can come over from these ill-treatment with this synergy of the unity.
Still they give us the lessons of the humanitiy and human rights and our rmeye kalkıyor ve bizim egemen çevreler de onlardan bu dersleri almaya devam ediyorlar. 1.5 milyarlık İslam Dünyası bu dayatmalardan ve zulümlerden nasıl ve ne zaman kurtulacak? Avrupa'da Hıristiyan dünyası inançlarının simgesini Nato'nun bayrağına, Brükseldeki binasının inşa ine koyarak gerçekleştirdiği örneği ve birlikteliğini biz neden gösteremiyoruz?
I am trying to find the answer these questions. It is the this aim of this letter forwarded to you in order to get your valuable ideas and contribution. Last year I forwarded the almost same letter to many fellow Muslim brothers. Now I wish to update it according the recent awfully realities we lived in.
Years ago I performed together with my wife the Hajj obligation, then conducted a large group to perform it. I wished to share my provings which I observed during these pray.
As much as my capacity I can do, I try to deal the ideals and searching how we can overcome this discredited situation.
I call all Muslim brothers to think over the situaton and fix the responsibility and the responsibles from the retardation of the Ummah.
Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve
berekatuhu
Your sincerely Fi emanullah
Your
Muslim brother
Zeki Kentel
(Hurses Tel: 90 212 321 49
30
zkentel@netone.com.tr
*************************************
Modernity
and the Islamic World
Zeki KENTEL
During the ending 18. and the
beginning 19. centuries period, Europe lived an effective development in all
areas of the life; science, technique, economy etc. Parallel to this progress
Western Countries increased their influences all over the world. With high fire
powered weapons they developed, extended their powers and richness more, with
inhuman and unmoral wars and colonialization.
As the Westerners in
developing and progressing, nearly all Islamic World; Ottomans and others
entered in a regression period. Gap between westerners and the Islamic world
largened rapidly with new invents such as application of steam power to
industry, exploration of electricity, using the petroleum in
engines.
During this period Holland occupied Indonesia, British India,
French North Africa, Russia Turkistan. Ottomans were under the harsh threat of
Russia desires to get in Mediterranian through the straits.
There are necessary strong basis in Islam to obtain this solidarity and achievement. I think these all have been realized with the conscience which we find in the Hajj message of Islam.