DEFİNEYE MALİK VİRANELER DE VAR
Kemal Süleymanoğlu

Sokak ortasında bir adam. Ayakta zor duruyor. Etrafta olup bitenler, hiçbir şey onu ilgilendirmiyor. Gelip geçen insanların hakaretleri, hor bakışları da.

Daha “önüne baksana sarhoş herif” diye sataşan adama yüzünü çeviremeden, diğeri “aşağılık mahlûk” diyerek geçip gidiyor. Bir başkasının tükürür gibi söylediği “ahlâksız berduş” sözü duyuluyor.

Tam bu esnada, herkesin hürmet ettiği, duasını talep ettiği Şeyh Efendi sokağın başında görünüyor. Üzüntülü bir yüz ifadesi var.

Şeyh Efendinin geldiğini görenler saygıyla kenara çekiliyor. O da kalabalığın arasından geçerek adama doğru ilerliyor. Adam saygılı bir eda ile kendini toparlamaya çalışıyor ama nafile. Bir türlü dengede duramıyor. Şeyh Efendi, biraz daha ilerliyor ve etraftakilere şöyle diyor:

- Bu kardeşimiz, insanı sarhoş eden bir günah işledi. Bunun için işlemiş olduğu günahı hepiniz görebiliyorsunuz. Eğer bütün günahlar insanı sarhoş etseydi, şu sokakta ayık dolaşan bir tek insana bile rastlamak mümkün olmazdı.

İnsanlar şaşkın. Şeyhin sözleri ise dünya durdukça ibret alınacak bir hikmet incisi.

Hiç süphe yok, günah kötü bir şey. Günah islemek de öyle. Fakat günahı isleyen kisi, sonuçta kardesimiz. O halde günaha tepki gösterirken sahısları ve sahsiyetleri ayrı tutmaya özen göstermek gerekir. Aksi halde günaha bugz ederken büyük bir günaha girilebilir. Bu günah, imanlı bir kalbe ve sahsiyete bugzetme, bir de onu hor görüp kibirlenme günahıdır.

Peki ölçü nedir? Günah işleyen kişiyi iki yönüyle ele almak gerekir: Allah’ın yasakladigi fiiline bugz ederken, imanından dolayı şahsını sevmek. Şöyle söyleyelim: Kestane yemek isteyen, dikeninden titizlikle ayırması gerekir. Aksi halde elini kanatır.

Rasulullah s.a.v. Efendimiz, isledigi zina suçunu itiraf ederek cezasini bu dünyada çekmek isteyen Maiz r.a.’a recm cezasını uygulattırmistı. Baska bir sahabi dedi ki:

- İsledigi gizli günahı açikladi ve bir köpek gibi öldü.

Rasul-i Ekrem s.a.v. kaslarini çatti ve buyurdu ki:

- Arkadasinizi gıybet ettiniz. Allah’a yemin ederim, Maiz öyle bir tevbe etti ki yeryüzündeki bütün günahkarlara dagitilsaydi kâfi gelirdi. (Buhari, Müslim, Müsned)

Buradan sunu anliyoruz: Rasulullah s.a.v. Efendimiz, bir taraftan islenmis olan günaha gereken cezayi bütün agirligi ile uygulatirken, günahi isleyen sahabinin sahsiyetini titizlikle koruyor.

Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz’in bu hassasiyeti, kâfirler hakkında bile söz konusudur. Mekke’de onüç yil boyunca müslümanlara nefes aldirmayan, her türlü eziyeti reva gören, sonunda hicret etmek zorunda bırakan müsrikler, Medine’nin eteklerine, Uhud’a kadar gelmislerdi. Yapilan savasta amcasi ve süt kardesi olan Hz. Hamza r.a. sehit edilmis, halasinin oglu Abdullah b. Cahs r.a. kütükte dogranan et gibi parçalanmisti. Birçok sehidin yani sira Efendimiz’in de mübarek basi yarilmis, disleri kirilmis, vücudu kan revan içinde kalmisti.

Düsmanlarinin bütün öfkeleriyle üzerlerine çullandiklari bu hengamede bile Rasulullah s.a.v. Efendimiz, beddua edecek yerde söyle yakariyordu:

“Allah’im kavmimi bagisla. Çünkü onlar bilmiyorlar.” (Buharî, Müslim)

Medine’ye hicret ettiginde Efendimiz s.a.v.’in ilk icraatlarından birisi, müslüman olsun olmasin bütün insanlarin haklarini koruyacak bir anayasa hazirlamak olmustu. Bu anlayis, asirlar boyunca bütün müslümanlarin temel dayanagi olmus, gayri müslimler müslümanlarla bir arada huzur içerisinde yasamislardir. Çünkü bütün insanlar, tek olan Allah’in kullari, ayni babanin, Hz. Adem a.s.’ın çocuklaridir. İslâm’in biricik hedefi, insanlari bu gerçege davet etmektir. Bundan dolayı her bir müslüman, muhataplarini en güzel sekilde davet etmeli, onlarin hidayeti için dua etmelidir.

Su bir gerçek; inkârcilik yeryüzünde yapilabilecek en büyük haksizlik ve zulümdür. İnanan bir insanin, küfrü benimsemesi veya sevmesi söz konusu olamaz. Onlari dost edinmesi de mümkün degil. Ama onlarla birlikte yaşıyorsanız eğer, komşuluğu en güzel şekilde yapmaniz dinimizin emri. Onlarin ebedi mutlulugu kazanabilmeleri için çalismak ve dua etmek ise Efendimiz s.a.v.’e ümmet olmanin bir geregi.

Saadet Asri’ndan günümüze, inananiyla inanmayaniyla, iyisiyle kötüsüyle insanlarla birlikte yasamanin binlerce güzel örnegi vardir. Bize düsen, kendi hatalarimiz ve günahlarimizla mesgul olmak, tevbe edip onlardan kurtulmaya çalismak olmali.

İbrahim Hakki Erzurumî k.s. Hazretleri’nin su beyitlerini iyi düsünmeliyiz:

Harabat ehline hor bakma sakirt

Defineye malik viraneler var.