BAŞÖRTÜSÜ   DAYATMASI,  
 
Başörtü dayatması öyle karambola getirilerek üzerine şal örtülerek öyle kolayca gündemden düşecek bir konu değildir. Bu Türkiye'de çoğulculuğun, çağdaşlığın mihenk taşıdır. Ben demokratım diyenler, ötekilerin dini inançlarına saygılı olmalıdırlar. Yurtta barışın, ülkede demokrasinin yeşermesinin ilk şartı bu saygıdan geçer.
 
Bugün ülke 28 Şubat ile başlayan süreçte bir kaosun, birbirini takip eden krizlerin esiri olmuş ise bunda bir yerde Anadolu insanının inancına getirilen kısıtlamaların, saldırıların da önemli bir payı vardır.
 
Ülkenin kalkınmasına Anadolu'nun etkin katılımı gerekli ve şart ise, onun bu katılımı olmadan ülkenin kalkınmasının mümkün olmadığını akıllar idrak ediyorsa, bu insanların iç ve dış tutarlılıklarına tümüyle saygı gösterilmelidir.
 
Devletin güvenlik refleksi ile genel yasaklamalara girişmesi, inancında samimi ve devletine bağlı insanları küstürmektedir. Sorunlar, körü körüne yasak koymakla değil herkesin düşünce ve inancını serbestçe ifade edebilmesi ile çözülür. Yurt'ta Barış denilen şey her halde bu olsa gerek.!
 
Vatandaş parasını, ekonominin içinde faizsiz sadece kar ortaklığıyla çalışacak bir bankada değerlendirmek istediğinde 28 Şubat, 'bu laikliğe aykırıdır' diyerek faizsiz kuruluşu kapatmak isterse ülke ekonomisi önemli bir kaynağını kaybetmiş olur. 28 Şubat bu kuruluşlarla çalışan tüm tasarruf sahiplerini tedirgin etmiş ve ekonominin toslamasında önemli bir neden olmuştur.
 
 
Bilançonuzda Aktif'te tek kuruş fazlanız gözüküyorsa, şirketiniz iyidir. Eğer tek delikli kuruş eksiğiniz varsa iflasın eşiğindesiniz demektir. İşte 28 Şubat Özal'ın ekonomiye kazandırdığı o tek kuruşun geri çekilmesine neden olduğu için bugün bu kaosu ve krizi yaşıyoruz.
 
Bugün Türkiye, tam takır kuru bakırdır. Şimdiye kadar üretimde sesi soluğu pek çıkmayan sadece Askeri Sermaye kalmıştır.
 
Türkiye'ye eğer demokrasi gelecekse ilkönce 28 Şubat'ın enine boyuna araştırılması ve sorgulanması zorunludur.
 
Devletten tek kuruş almadan Anadolu'da bir baştan ötekine kendi tasarruflarıyla kurdukları fabrikalarla ülkenin ekonomik bağımsızlığında önemli bir işlevi başaran insanlar 28 Şubat ile perişan edilmiştir. Sonuçta ülke perişan olmuştur.
 
Bunlar devleti dolandırmadılar, devletten ölü eşek fiyatına banka almadılar. Eğer vatandaştan aldıkları borçları ödeyemeyenler varsa, hortumcuların, dolandırıcıların borçlarını üstlenen devlet, daha yaygın bir kitleyi temsil ettikleri için bunların borçlarını da öncelikle üstlenmesi gerekir.
 
Ekonominin yeniden canlanmasında Anadolu girişimcisine uygulanan, düşünce, ifade ve girişim özgürlüğüne getirilen bu sakat anlayışa artık bir son verilmeli, bu insanların saygınlıkları yeniden sağlanmalıdır.
 
IMF'den damla ile kredi bekliyoruz. Devlet veya kurulu hükümet, Anadolu'nun güvenini kazanğında, yurt dışında ülkem, ülkem diye inleyen insanların IMF'nin 10 katı, yüz katı tasarrufunu sıfır faizle yurda getirmek iş değildir. Ama bu insanların kalplerine giden yolu bilecek bilgi ve beceriye sahip kafalar nerede?
 
Anadolu'nun girişim ruhunu bastırmada 28 Şubat'ın büyük suçu vardır. 28 Şubat'ın Anadolu insanına getirdiği ataleti yenmek, yeniden onun özünde bulunan dinamiği harekete geçirmek ve ülke ekonomisine katılımını sağlamak içindaha uzun bir süre beklememiz gerekecektir.
 
Bunun ilk adımı bu insanlara gösterilecek hoşgörü ile başlar. Başörtüsü belki de bu hoşgörünün ilk adımı olacaktır. Kalkınmayı sağlamanın ve ENFLASYON'u çözmenin ilk adımı yurtta barışı sağlamaktır.
 
 
Zeki Kentel