"Eğer Afganistandayken bana gelip
birgün gelecek ruslarla rusyanın içinde de
savaşacağız deseydiniz, size asla
inanmazdım." [Ibn-ul-Hattab]
Arap Körfezinde varlıklı ve kültürlü bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Çok cesur , kuvvetli ve gözüpek bir genç olarak yetişen Hattab Ingilizce eğitimi aldıktan sonra 1987 yılında bir Amerikan Lisesinde okuma hakkı kazandı. Aynı yıl istilacı Rus ordusuna karşı Afganistan Cihadını en yoğun dönemlerindeydi. Dünyanın dört bir tarafından müslüman gençler Şeyh Abdullah Azzam (1989 da suikast sonucu şehid oldu), Şeyh Tamim Adnani (vefat 1988) ve Usama bin Ladin gibi İslami kimliği ile öne çıkmış kişilerin Cihad çağrılarına icabet ederek Afganistana akın etmekteydiler.
Dünyanın Süper Güç olarak kabul ettiği Rusyaya karşı yapılan mücadele ve gösterilen olağanüstü kahramanlıklar müslümanlar arasında yayılıyordu. A.B.D. de eğitimine devam edeceği zaman geldiğinde Hattab birçok arkadaşının ve akrabalarının yaptığı gibi Afganistana kısa bir ziyarette bulunmaya karar verdi. 1987 de ailesi ile vedalaşıp evinden ayrılan Hattab o günden sonra bir daha evine, ailesinin yanına dönmedi.
Bir mücahid, Hattabın ilk kez Celalabad
daki eğitim kampına geldiğinde gördüğü zamanki izlenimlerini şöyle
anlatıyor:
"Celalabad daki eğitim kampı hemen hergün
gelen ve gidenlerle dolup boşalıyordu. Ruslara karşı büyük bir operasyon
hazırlığı içindeydik, eğitimini tamamlayanlar eşyalarını alıp cepheye
gidiyorlardı. Biz cepheye gitmek için yola çıkarken yeni bir grup geldi. Hattabı
ilk kez o zaman gördüm. 16-17 yaşlarında henüz sakalları yeni yeni çıkan uzun
saçlı bir genç Henüz gelmişti, ilk yaptığı şey kamp komutanlarına gidip
kendisini cepheye göndermesi için yalvarmak oldu. Komutanlar gitmesine müsade
etmediler. Yanına gidip kendisini tebrik ettim ve adını sordum. Ibn-ul-Hattab la
böylece tanışmış oldum."
Hattab eğitimini tamamladıktan sonra
cepheye gitti. Eğitimini veren komutanlardan biri, 1987 yılında Jaji deki ünlü
Aslan Yuvası Operasyonunda komuta etmiş olan Hassan
as-Sarehi idi. [Hassan As-Sarehi'ye bir suç ithamında bulunulduğundan dolayı
1996 dan bu yana Cidde/Suudi Arabistanda bulunan bir hapishanede
bulunmaktadır.]
Sonraki 6
yılda, artık Hattab 20. yüzyılın gördüğü en cesur ve çetin Mücahid Kumandanları
arasına girmiştir. Karşı saldırı ve ateşlerden kaçmaması ve
yaralandığında
acısını gizlemesi ile tanınır. Hem normal hem de özel Sovyet güçlerine karşı
birçok operasyon, pusu ve baskınlarda bulunmuş ve 1988-1993 yılları arasında
içlerinde Celalabad, Host ve Kabil ün ele geçirilmesininde (fethininde)
bulunduğu Afganistandaki bütün önemli operasyonlara katılmıştır. Allah’ın
inayeti ile birçok kez ölüm tehlikesi atlatmıştır.
Bir mücahid, Hattab’ın Afganistan’da karnından 12.7 mm’lik ağır bir makinalı mermisi ile yaralanmasını şöyle anlatıyor. (12.7 mm ‘lik bu silah zırh delici olarak kullanılmaktadır ve insan vücuduna isabet etse onu kıyma haline getirir, bunu her askeri uzman tasdik edecektir.)
"Operasyon sırasında biz cephe gerişinde ufak bir evde idik. Akşam olmuştu ve savaş çok çetin bir şekilde devam ediyordu. Hattab birden odadan içeri girdi, yüzü solgundu, birsey olmamis gibi davranmaya calişıyordu. Yavaşça yürüyerek bize doğru geldi ve yanımıza oturdu. Herhangi bir acı ifadesi göstermiyordu ama birşeylerin yanlış gittiğini anlamıştık, genellikle suskun birisi olmayan Hattab, oldukça sessizdi. Yaralanıp yaralanmadığını sorduk. Ufak bir sıyrık, önemli birşey yok, dedi. Bir kardeş yanına gidip yarasına bakmak istediğinde önemli birşeyin olmadığını tekrar ederek onu geri çevirmeye çalıştı ama kardeş Hattabı zorlayarak yaraya baktı, elini karnına koydu. Hattabın yarası şiddetli bir şekilde kanıyordu, elbisesi tamamen kana bulanmıştı. Hemen bir araç çağırarak onu bir an önce en yakın hastaneye ulaştırmak için harekete geçtiğimizde halen bunun hafif bir yara olduğunu önemli bir durumun olmadığını söylüyordu. "
Afganistanda el yapımı bir el bombasını atarken elinde patlaması sonucu sağ elinin iki parmağını kaybetti. Mücahidler Peşavara gidip orada tedavi olması için ikna etmeye çalıştılar isede o, Hz.Muhammed (S.A.V.) efendimizin sünneti üzere yarasını biraz bal ile sarmış ve arkadaşlarının teklifini reddedmiş, bunun için Peşavar’a kadar gitmeye gerek yok demiştir. Parmaklarını halen benzer bir şekilde bandajlıdır.
Komunistler bozguna uğrayıp, Sovyet ordusu
Afganistanı terk etmek zorunda kaldığı zaman, Hattab ve bir grup arkadaşı bu
sefer Tacikistan’da aynı düşmana karşı bir savaşın haberini aldılar. Bunun
üzerine eşyalarını toplayarak bu grupla beraber 1993 yılında Tacikistanın yolunu
tuttu. Tacikistanda 2 yıl boyunca karlı, dağlık arazide cephane ve mühimmat
eksikliği içinde mücadele ettiler.
Tacikistanda geçen 2 yıl
sonunda, Hattab 1995 yılları başında küçük grubu ile Afganistana döndü. O
zamanlar, islami tavır ve kararlılıkları ile herkesi şaşırtan Çeçenlerin Ruslara
karşı savaşı yeni yeni başlıyordu.
Hattab bir akşam uydu televizyonunda
gördüğü Çeçenistan haberi görüntüleri üzerine hissettiklerini şöyle
açıklıyor:
"Üzerinde ‘La ilahe
illallah’ yazılı saç bantları takan ve tekbir getiren Çeçenleri
gördüğüm
zaman Çeçenistanda bir cihad olduğuna ve oraya gitmem gerektiğine karar verdim."
Hattab, 1995 yılının baharında Afganistandan 8 mücahid arkadaşı ile
birlikte
Çeçenistana geçti. Afganistan ve Tacikistanda yaşananlar,
Çeçenistan'da 4 yılda yaşanan kahramanlıklar yanında çocuk oyuncağı gibi kaldı.
Resmi Rus kaynaklarına göre 3 yıllık Çeçen Rus savaşında öldürülen Rus askeri
sayısı Afganistandaki 10 yıllık kayıplarından fazla idi.
Hattab ve arkadaşları Afganistandan
geldiklerinde bölgelerindeki Çeçenlere savaş ve islami eğitim vermekle işe
başladılar. Çeçenistanda (Khartoshoi 1995, Şatoy 1996, Yashmardy 1996) ve Rusya
içinde (Dağıstan 1997 ve şimdi) çok önemli operasyonlara katıldılar.
En şanlı operasyonlarından birisi, 16 Nisan 1996 tarihinde
komutasındaki 50 kişilik mücahid grubuyla 50 araçtan oluşan Rus konvoyunu imha
ettikleri Şatoi Pususudur. Resmi Rus kaynakları bu pusuda 26 sı rütbeli olmak
üzere 223 Rus askerinin öldüğünü ve bütün araçların bertaraf edildiğini
bildirmişti. Bu operasyon Moskovada 2 veya 3 Rus generalinin görevlerinden
alınmasına sebeb olmuş ve Boris Yeltsin operasyonla ilgili haberleri Rus
Parlementosunda bizzat duyurmuştu. 5 mücahidin şehitlik mertebesine ulaştığı bu
operasyon filme alınmış ve fotoğraflarla tarihe kaydedilmiştir. Fotoğraflar ve
filmler www.azzam.com daki fotoğraf arşivi
bölümünde görülebilir.
Bundan birkaç ay sonra Hattab grubu ile Rus Askeri Kışlasına yaptığı başka bir
baskında
rus helikoterlerini AT-3 uzaktan yönlendirilen tanksavarlarıyla
düşürdüler.
Bu operasyon da filme alınmıştır. Ayrıca grubundan bazı mücahidler 1996
Ağustosunda Şamil
Basayev’in komuta ettiği ünlü Grozni saldırılarında görev almıştır.
22 Aralık 1997 yılında tekrar sahneye çıkmış, komuta ettiği 100 Çeçen ve Yabancı Mücahidden oluşan grubu ile Rusya içine 100 km sızarak 136. Mekanize Tugayı Merkezine saldırıda bulunmuştur. Bu baskında 300 Rus aracı bertaraf edilmiş ve birçok Rus askeri öldürülmüştür. Birisi Hattabın kumandanlarından olan Abu Bakr Aqeedah olmak üzere iki mücahid bu baskında şehit olmuştur.
1996 yılının sonbaharında Rusyanın Çeçenistandan çekilmesinden sonra Hattab Çeçenistan’da Milli Kahraman ilan edildi. Şamil Basayev ve Salman Raduyev gibi Çeçenistanın en büyük kumandanlarınında katıldığı bir törenle kendisine Üstün Cesaret Madalyası takdim edilip ayrıca Çeçen Hükümeti tarafından General rütbesi ile onurlandırıldı. Cevher Dudayev şehadetinden önce hal ve davranışlarıyla Hattabı her zaman takdir ettiğini göstermiştir.
Hattab cihadın Medya alanınada taşınması
gerektiğine inanmaktadır. Allah bizlere inanmayanların silahları ile savaşmamızı
emrediyor. Onlar medya ve propaganda yolunu kullanıyorlar, öyleyse bizde kendi
medyamızla onlara karşı savaşmalıyız demiştir. Bu yüzden bütün operasyonlarının
filmlerinin kaydedilmesine özen gösterir. Afganistan, Tacikistan ve
Çeçenistandaki savaş görüntülerini içeren 100’lerce video kasetinin olduğu
bilinmektedir. Düşman medyasının yalan, yanlış iddialarına yanıt olarak sadece
sözlerin yetmeyeceğini ve video görüntülerinin de cevapta yer alması gerektiğini
savunmaktadır. 1999 Ağustosunda Dağıstandaki Rus güçlerinin imhasına ait, ölü
100 lerce Rus askerinin (Rusya o zaman kayıplarını 40 asker olarak bildirmişti)
görüntülerini içeren video görüntüleri www.qoqaz.net sitesinde 'Jihad in
Chechnya' bölümünde bulunabilir.
Hattab birçok müslüman tarafından zamanımızın Halid Bin Velidi
olarak görülmektedir. Ölümün Allahın önceden takdir ettiği bir zamanda, 'ne bir
dakika önce nede bir dakika sonra’ geleceğine inanmaktadır. Birçok kez ölüm
tehlikesi atlatmış ve suikast girişimlerinden kurtulmuştur. En yakını, 4 tonluk
bir rus kamyonunu kullanırken Ruslar tarafından kamyon bombalanmış, parça parça
olan kamyondan Hattab, Allah’ın izniyle burnu bile kanamadan kurtulmuştur.
Zeki, cesur ve güçlü bir kişiliğe sahiptir.
Askerleri tarafından çok sevilen Hattab,
kendisi ile oyun oynanmayacak birisi
olarak tanınır. Askerleri ile yakından ilgilenir, onların kişisel problemlerini
çözmelerinde yardımcı olur, onlara kendileri için alışveriş yapmaları için para
verir. Herbiri ilerde kendisinin yerini alabilecek kadar iyi yetişmiş bir
kumandan kadrosu vardır.
Dünya Müslümanlarına şunu tavsiye etmektedir:
"Allah yolunda Cihad
etmekten bizleri alıkoyan ilk sebeb ailelerimizdir. Buraya
gelenlerin hiçbiri
ailesinin iznini alarak gelmedi. Eğer bizde ailelerimizi dinleyip geri dönmüş
olsaydık, bu davayı kim omuzlayacaktı? Ne zaman anneme telefon açsam, 12 yıldır
kendisini görmemiş olmama rağmen beni eve çağırıyor. Eğer herkes giderse, kim
devam edecek?"
Hattab, Ruslar Kafkasyadan Orta Asya’ya kadar bütün müslüman topraklarını tamamen terk edip gidinceye kadar onlarla savaşmaya azmetmiştir. Rusları ve taktiklerini biliyoruz. Zayıf yönlerini de bildiğimiz Rus Ordusuna karşı savaşmak bizim için başka bir orduyla savaşmaktan daha kolay. demiştir.
Medya, yalan yanlış yayınları ile Hattabı dünya çapında terörist eylemlerden sorumlu bir kişi olarak lanse etmeye çalışmaktadır. Bu biyografiyi tarafsız olarak okuyacak bir kişinin de takdir edeceği gibi Hattab düşmanları ile yüz yüze çarpışma taraftarıdır. Eğer insanlarının hayatlarına kasteden, çocuklarını öksüz, kadınlarını dul bırakan ordulara karşı savaşmak terörizm olarak nitelendirilecekse Hattab gerçekten bir teröristtir.
1979 yılında Sovyetler Birliği Afganistanı işgal etmişti. Bundan 20 yıl sonra ise artık Sovyetler Birliği diye birşey kalmamış ve bu işgal Mücahid Ordularının doğmasına sebeb olarak belkide kendisi açısından yüzyılın en büyük hatasını yapmıştır.
İslam ümmeti için gönül birliği yapmış küçük bir grup. Bu küçük grup içinde dünyalarını amaçları uğruna feda etmeye hazır başka bir küçük grup ve bunlardan da canlarını ve kanlarını bu amaç üzere zafer için feda eden başka bir küçük grup. Küçük bir grup içinde, küçük bir grup ve onun içinde başka bir küçük grup. [Shaheed Dr Sheikh Abdullah Azzam, 1989 da suikast sonucu şehid olmuştur.]
El-Hayat Gazetesi
Geçtiğimiz gün Rusya İç
İstihbarat servisi, Mücahitlerin önde gelen komutanlarından olan Hattab’ın
öldürüldüğünü öne sürmüştü.
Rusya iç istihbarat servisi FSB’nin bir yetkilisi, İnterfaks’a
yaptığı açıklamada, “Hattab’ın öldürüldüğüne ilişkin elimizde geçerli bilgiler
var” dedi. FSB yetkilisi, Hattab’ın özel bir operasyonla geçenay öldürüldüğünü
öne sürdü. Haberde, FSB’nin konuyla ilgili bir resmi açıklama yapacağı ve
Hattab’ın şehadetine ilişkin belgeler göstereceği kaydedildi.
Rus RTR tv dan yayınlanan görüntülerde Hattab ın naaşının
başında mucahidlerin bulunduğu görülüyor.Görüntüleri Rus yetkililer şehid edilen
Çeçen mücahidlerin üzerinde bulduklarını açıkladılar.Müslümanlarca haber
doğrulanmamakla birlikte olabilirliği kesinliğe varıyor.Çeçen yetkililer ve
kavkaz ajansı sonradan olayı doğruladı.
www.cihad.net sitesinden
alınmıştır.