AHMED ŞAHİN




Lastik parasını veren şoför


Vaki olan ısrarlar üzerine tekrar ettiğim yazılardan birini daha 
sunuyorum 
takdirlerinize. Tam okuma ve düşünme devresindeyiz.

Sokaklarda sefalet kol geziyordu. Kim kime yardım edecek, destek 
olacaktı? 
İşsizlik yaygındı. Çevresi de perişandı. Bir yanı yıkılmaya yüz tutmuş 
evceğizinin camından yola doğru ümitsizce bakarken bir taksinin 
durduğunu, 
içinden de bir yolcunun indiğini gördü. Demek ki taksi şoföründe az çok 
para 
olacaktı. Çünkü müşteri indirmişti. Bütün cesaretini ve ümidini 
toplayarak 
evden çıkıp yola koştu. Yaklaşıp direksiyon başında arabasını hareket 
ettirmek üzere olan şoföre seslendi:

- Sakın beni dilenci falan zannetmeyin. Üç çocuğumla üç gündür aç 
beklemekteyim. Bu gidişle namusumun lekelenmesinden korkmaya başladım. 
Allah 
rızası için yardımda bulunun. Ben açlıktan ölmeye razıyım. Fakat 
çocuklarımın çığlıklarına tahammül edemiyorum! Beklenmedik bir anda 
gelen bu 
‘Allah rızası için yardım’ talebi zaten kıt-kanaat geçinen şoförü 
şaşırtmıştı. Düşünmeye başladı. Cebinde bir miktar parası vardı var 
olmasına; ancak bu parayı aylardır biriktiriyordu. Çünkü taksinin dört 
lastiği de kabaklaşmıştı. Onları değiştirmek için çırpınıyordu. Zaten 
akşamları eve gelince hanım da ikaz etmekten geri kalmıyordu.

- Ne zaman değiştireceksin bu lastikleri? Birazcık geç kalsan aklıma 
kötü 
şeyler geliyor. ‘Acaba bir kaza mı yaptı kabak lastiklerle?’ diye korku 
içinde bekliyorum.

O an için nefsi ve şeytan birlik olup vesvese vermeye başladılar:

- Sen zaten zor geçinen kimsesin. Yardım edecek durumda değilsin. Bas 
gaza, 
git yoluna!

Fakat imanı ve vicdanı da sesleniyorlardı:

- Para dediğin şey böyle gün için lazım olur. Belli olmaz Allah’ın 
rızasının 
nerede olduğu. Biriktirdiğin parayı bu muhtaç hanıma vermelisin. Tam 
yeridir. Çocukları var! Namusu var!

Nihayet nefsini ve şeytanını yenmiş, cebindeki lastik parasını tümüyle 
uzatarak:

- Al bacım, sen namusunla yaşa. Bu para bir müddet idare eder. 
Sonrasına da 
Allah başka sebepler halk eder! demiş, minnet etmemek için de hemen 
gaza 
basıp oradan uzaklaşırken kadının:

- Sen benim ihtiyacımı karşıladın, Allah da senin ihtiyacını 
karşılasın! 
duasını duymuş, gün boyunca kulaklarında çınlayan bu duaya hep (amin) 
deyip 
durmuştu. Akşam eve gelince beklediği soruyla yine muhatap oldu.

- Hâlâ değiştirmemişsin lastiklerini...

- Bir lastikçiyle anlaştım. Yeni lastikler gelince hemen 
değiştirecek... 
diyerek geçiştirdi.

Bu geçiştirme işi birkaç gün devam etti. Bir akşam yine eve gelirken 
iyice 
sıkılmış, “Bu defa ne diyeceğim?” diye düşünürken beklenmedik bir 
durumla 
karşılaşmıştı. Hanım kendisine adres yazılı bir kağıt uzatmış, sonra da 
şöyle demişti.

- Bugün lastikçi geldi, şu adresi verdi. “Yarın bana gelsin 
lastiklerini 
değiştireceğim.” deyip gitti. Al şu adresi.

Belli etmemişse de bunun izahını yapamamıştı. Çünkü böyle bir lastikçi 
ile 
konuşmamıştı. Merakla sabahı bekledi. İlk işi kağıttaki adrese gitmek 
oldu. 
Garipliğe bakın ki tamirciyi hiç görmemiş, buraya hiç gelmemişti. 
Elindeki 
kağıdı uzatınca bir şaşkınlık iki tarafta da yaşandı. Adam:

- “Sen o musun?” deyip boynuna sarıldı, başladı hıçkıra hıçkıra 
ağlamaya. 
Sonra da şöyle devam etti:

- Tam üç gündür Resulüllah Aleyhisselam rüyama giriyor ve bana, “Şu 
adresteki şoförün lastiklerini değiştir, ücret olarak da benim 
şefaatime 
nail ol.” buyuruyor. Allah için söyle. Sen ne türlü bir iyilik ettin, 
nasıl 
bir hayır dua aldın ki Resulüllah Aleyhisselam üç gündür beni ikaz 
ediyor, 
senin lastiğini değiştirmem için beni vazifelendiriyor?