BiLGiSiZ, iLGiSiZ, SEVGiSiZ !
İnsan, yirmi yaşında
çevresine karşı sertse kalbinde, elli yaşından sonra da sertse kafasında bir
eksiklik var demektir. (B. Barérr)
* Ördek doğar doğmaz yüzer,
* Civciv
yumurtadan çıktıktan birkaç dakika sonra eşinmeye başlar,
* Dana doğar
doğmaz yürür,
Ördek yüzmeyi, tavuk yumurtlamayı, dana yürümeyi, balarısı bal
yapmayı, sarmaşık sarılmayı, çiçek kokmayı, ısırgan otu bazı hastalıkları tedavi
etmeyi üniversitelere giderek öğrenmediler. Öğrenmiş olarak dünyaya geldiler
(gönderildiler).
Diğer varlıkların öğrenmiş olarak gönderildiği dünyaya,
insan, öğrenmek üzere gönderilir. Demek ki, sürekli öğrenme (eğitim), "insan"
kalabilmenin en önemli şartıdır.
Unutmamalıyız ki, sevmek için (Allah'ı,
Resulüllah'ı ve insanları) tanımak, tanımak için ise bilgi lâzım. Bilgisiz sevgi
gelip geçici sevgidir. Ne sevene hayrı olur, ne sevilene.
Bu anlamda üç aşamadan
geçmeye ihtiyacımız var:
1. Eğitim aşaması, (slogancılıktan muhtevaya
dönüşBu olmazsa hiç bir şey olmaz)
2. Bilgi üretme aşaması (bilgiye ulaşıp
yeni dünyayı tüm köşeleri ve nüanslarıyla kavramaya çalışma)
3. Grup
taassubunu aşıp kucaklaşma aşaması, (sevgi ve kardeşlik ekseni)
Kendimizi
yetiştirmek için okumamız, öğrenmemiz; yeni dünyayı kavramak için bilgi
üretmemizin yanı sıra düşünmemiz ve tartışmamız; grup taassubunu aşmak için de
ihtilaflı konuları gündemin sonlarına atıp temel meseleleri öne almamız
gerekiyor.
Tabii bütün bunları yapabilmenin yolu, mazeretlerimizi atmaktan
ve tembelliklerimizi aşmaktan geçiyor.
Mazeretlerimiz tutarlı değil:
1.
Kitap pahalı, alamıyoruz. Ama televizyona videoya, otomobile, müzik setine ve
hiç bir işe yaramayan vitrindeki incik boncuklara avuç dolusu para
verebiliyoruz.
2. Zamanımız yok. Ama kahvehanelerde, voltalarda, maçlarda,
laklakalarda ve televizyon başında bol bol zaman öldürebiliyoruz.
3. Artık
bizden geçti, yaşlandık; bu yaştan sonra âlim olacak halimiz yok ya! Öğrenmenin
yaşı olur mu?
Hele başka insanların sorumluluğunu da taşıyan anneler,
babalar, dedeler, nineler ve öğretmenler için okumanın, öğrenmenin, yetişmenin
yaşı asla yoktur. Zaten hayat sürekli bir eğitimdir. Ve peygamberler de
"muallim" göreviyle insanlığa gönderilmiştir. Ayrıca dünyayı değiştirdiklerine
inandığımız pek çok insan, kırkından sonra işe koyulmuştur. Çünkü kırklı yaşlar,
insanın en birikimli, en deneyimli hattâ en aktif yaşlarıdır. Şimdi insanlığı
değişime taşıyan bazı önemli isimlerle yaşlarını şöyle bir hatırlamaya
çalışalım:
Hazreti Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e kırkından sonra
peygamberlik verildi.
Meşhur hemşire Florance Nightingale, hemşirelik
okulunu kurup beyaz kelebeklerini yetiştirmeye başladığında kırk yaşını
sürüyordu. (Yaşlanmayı o yaşta kabul etseydi, şimdi çoktan unutulmuşlar
listesinin bir yerlerinde tükenmiş olurdu)
Kristof Kolomb, 1492'de
Amerika'yı kırk bir yaşında keşfetti. (Yaşlandığını düşünseydi, Amerika belki
yine keşfedilirdi, ama keşfeden kişinin adı kesinlikle Kristof Kolomb olmazdı)
Komünist Çin'in kurucusu Mao Zedung, 1934'de, iktidara giden meşhur "uzun
yürüyüş"ünü başlattığında kırk bir yaşındaydı. (Yaşlılık gerekçesiyle kenara
çekilseydi, lider olamazdı)
Meşhur yazar William Shakespeare, 1606'da ünlü
eseri Macbeth'i yazarken kırk iki yaşın içinde bulunuyordu. ("Artık yaşlandım"
deseydi Macbeth olmazdı) Meşhur modacı Christian Dior, 1947 yılında düzenlediği
bir defile ile kadın giyiminde devrim sayılabilecek yenilikler getirdiğinde kırk
iki yaşındaydı.
Meşhur fizikçi Madam Curie (Marie Curie), 1910 yılında saf
radyumu izole etmeyi başardığında kırk üç yaşındaydı. (O yaşta, "Unumu eledim
eleğimi astım" deyimindeki gibi yaşamaya başlasaydı, ortada "Madam Curie" adı
olmayacaktı)
Meşhur bestekâr Johannes Brahms, 1876 yılında ilk senfonisini
bitirdiğinde kırk üç yaşındaydı.
Modern kapitalizm'in babası sayılan "Adam
Smith, meşhur eseri "Ulusların Zenginliği"ni (1767) kaleme aldığında kırk dört
yaşını sürüyordu.
Henry Ford, ilk otomobilini dünyaya tanıtırken 45
yaşındaydı. (1908)
Keza, Hintli lider Mahatma Gandi de, Hindistan'a dönüp
milletini İngiltere imparatorluğunun hakimiyetine karşı ayaklandırdığında kırk
beş yaşın içindeydi.
Dr. Chiristian Bernard, ilk kalp nakli ameliyatını
Güney Afrika'da kırk beş yaşında gerçekleştirdi. (1967)
Benjamin Franklin,
yıldırımın elektrikten başka bir şey olmadığını kırk altı yaşında uçurduğu bir
uçurtma ile kanıtladı.
Wellington dükü, yenilmez Fransız İmparatoru Napolyon
Bonapart'ı, Waterloo'da, kırk altı yaşında iken yendi. (1815)
Alexander
Fleming, penisilini kırk yedi yaşında keşfetti. (1928)
Rahibe Theresa, kırk
yedi yaşında cüzzamlılar Kolonisi'ni kurdu.
Julius Caesar (Jül Sezar), kırk
sekiz yaşında İngiltere'yi işgal etti. (M.Ö. 54)
Ünlü Areolog Howard Carter,
arkeoloji alanında devrim yapan çalışmasını (Firavun Tutankamonun mezarını
açmak) kırk sekiz yaşında gerçekleştirdi. (1922)
Amerika'nın kurucusu George
Washington, İngiliz kuvvetlerini Yorktown'da mağlüp ederek Amerika Birleşik
Devletleri'ni kurduğunda kork dokuz yaşında bulunuyordu. (1781)
Andrew
Grove, kırk dokuz yaşında, mikro işlemciler üzerinde çalışarak bilgisayar
teknolojisinde yeni bir dönem başlattı. (1985) Ve son bir örnek:
Mimar Koca
Sinan, "En iyi eserim" dediği Selimiye Camiini seksen üç yaşında iken yaptı.
***
Öğrenmek ve yapmak için
her yaş, "ideal yaş"tır...
Ve hayatı doğru yaşamak için, hiç bir zaman "geç"
değildir.
Önemli olan yaşlanmak değil, yaşlılığa teslim olmamak. Ve her
yaşta yapmamız gereken işlerimizin olduğunu bilmek...
"İşim bitti,
yaşlandım, bu yaştan sonra artık bir şey yapamam" anlayışı, yaşarken ölmeyi
kabullenme anlamına gelir...
Kökeni de boş vermişliktir, nemelâzımcılıktır,
tembelliktir. Müslüman milletleri Avrupa'nın gerisinde tutan en önemli sebep de
bence budur.
Yavuz BAHADIROĞLU