YEDİ DEFA GİTTİ-SEKİZ DEFA GELDİ

Adamın biri her sabah kahvaltıda gazete okurmuş. Yalnız gazete kulübesi uzak olduğundan evin hanımı bir saat öncesinden çıkıp, gazete almaya gidermiş. Bir müddet kadıncağız bu sıkıntıya katlanmış, ancak her sabrın da bir sınırı vardır. Beyefendinin dikkatsiz biri olmasından istifade etmek suretiyle bir gün aynı gazeteden 7 tane satın alıp komşuya bırakmış. Bundan sonra, her sabah gazete almaya gidiyormuş gibi evden çıkıp komşuda 1 saat oyalanmış, hergün de önceden bıraktığı gazetelerden birini yeni almış gibi getirip beyefendiye teslim ediyormuş. Yedinci gün beyefendi biraz uyanır gibi olmuş: Yahu hanım, şu dünyada ne insanlar var, görüyormusun? Adam, bu yedinci defadır gidip yine aynı ağaca tosluyor!..."

 

PATRON KİM?

Polis bir suçluyu yakalar. Atar karakola, acemi bir polisin eline düşmüştür suçlu. Polis adama girişir.

"Konuş lan!"

-Aman efendim, ne olur yapma, ben hep bu işi yaparım ve kimse bana bugüne kadar bir şey sormadı...Benim de başım belaya girer konuşursam. Beni yaşatmazlar.

-Konuş dedim lan. Devletin elindesin. Senin hakkından adalet gelir. Bir halt da olmaz. Korkma konuş.

Adam konuşmaya başlar. Genç polis bir tokat daha atar.

-Konuşma lan, başımı belaya sokacaksın...

 

AĞANIN ELİ TUTULMAZ...

(bir banka kurtarma hikayesi)

Köylüler, bir grup halinde inmişler kasabaya satmışlar, almışlar yönelmişler tekrar köylerine doğru. Ama yolda pusu kurmuş eşkıya.

"Soyunun" demiş eşkıya başı,

"Heybenizde, cebinizde, cüzdanınızda, torbanızda ne varsa dökün şuraya!"

Adamlar silahlı...Kolay mı direnmek? Ne varsa üstlerinde-başlarında yığmışlar ortaya . Yalnız, içlerinden biri yalvarmış eşkıya başına:

"N'olur ağa, bize dokunma!.. İşte şu yanımda gördüğün oğlanı everecem. Heybedeki her şey onun damatlığı için. Kıyma bize."

Demek ki insaflı biriymiş eşkıya başı.

"Sen kenara çekil" demiş.

Sonra da diğer köylülerin ortaya döktüklerini toplatıp, dönmüş mağaraya doğru. Mağaraya gelince emretmiş adamlarına:

"Şu kumaş topunu bu adama verin! Şu ayakkabıyı da koyun çuvala! Şu toptan da gömleklik kumaş verin!"

Eşkıya başının adamları kumaş toplarını açıp bol bol doldururken köylünün torbasına damat adayı delikanlı usulca eğilmiş babasının kulağına:

"Bu ne iş baba? Bu ağa şehirdekiler gibi yapmıyor hiç metreyle, ölçüyle işi yok, baksana top top veriyor kumaşları!"

"Eee, ağa bu oğlum, nasıl aldıysa öyle dağıtıyor."

Ana Sayfa